ÖZ "CHP GENEL BAŞKANIMIZ SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU ÜZERİNDEN CUMHURİYET HALK PARTİSİNE SALDIRILAR"
Değerli Çanakkaleli hemşerilerim.
Son günlerde Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden CHP´ne, aynı merkezden tertiplenen, mesnetsiz saldırılar yapıldığına tanıklık ediyoruz. Üzülerek ifade etmeliyim ki, AKP´nin birçok yetkilisi, bazı yayın organları ve sosyal medya üzerinden organize bir şekilde aynı ezberi tekrarlamaktalar.
AKP´de siyaset yapanlar son günlerde, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan´ın hep seçimle, delegeyle iş başına geldiğini, Genel Başkanımızın ise; seçimle, delegeler tarafından seçilmediği iddiasını ortaya koyarak, bir kaset operasyonu ile geldiğini söylemekteler. Kaset operasyonu ile Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan olmamıştır. Sayın Deniz Baykal istifa etmiştir. Sonrasında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu CHP 33. Olağan Kurultayında 1197 delegenin oy kullandığı seçimde geçerli oyların tamamı olan, 1189 oy alarak partinin 7. Genel Başkanı olmuştur. Daha açık bir ifade ile CHP Kurultayında saygın delegelerimizin oyları ile Genel Başkan olmuştur.
Dolayısıyla; Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın seçimlerle görev aldığı ifadesi doğru olmakla birlikte, Genel Başkanımız Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU´nun göreve seçimle gelmediği ifadesi yanlıştır.
Şu hatırlatmayı da yapmak isterim ki; CHP´nin tarihine bakıldığında genel başkanlık seçimlerinin ekseri birden fazla adayın yarışması şeklinde cereyan ettiği görülebilir. Birden fazla adayın yarıştığı, demokrasi şölenlerinin yaşandığı kurultaylarımız partimizde ve ülkemizde köklü değişikliklere sahne olmuştur. Öyle ki İsmet İnönü Türk siyasal yaşamında parti içi mücadele sonucunda değişen ilk genel başkan olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi´nin tarihi Türkiye Cumhuriyeti´nin tarihidir. O nedenle söz söyleyenlerin, konu hakkında bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamalarını salık veririm.
Yine CHP İlçe ve İl Kongrelerinde birden fazla başkan adayının yarıştığı, süreçleri cümle alem bilmektedir.
Oysa AKP´nin Genel Başkanlık Kongrelerine baktığınızda, öyle çok eskiye gitme olanağı da olmayacağı için hatırlarsınız. Recep Tayyip Erdoğan´ın karşısına herhangi bir aday çıkmış mıdır? Hele çıksın da görelim. Türk milletine demokrasi dersi vermeye çalışanlar, Recep Tayyip Erdoğan´ın hep seçimle iş başına geldiğini iddia edenler, sözde demokrasi görüntüsü verenler, karşısına başka bir adayın çıkmasına müsaade etmiş midir? Ya da aday olmak isteyenler, kendilerinde bu cesareti bulabilmişler midir?
AKP´nin İl ve İlçe kongreleri öncesi, Genel Merkezlerinden İl ve İlçe teşkilatlarına tek adayla seçime gidin baskısını yapmamışlar mıdır? Hangi demokrasiden bahsediyorlar sormak isterim. Bugüne kadar kaç AKP il, ilçe kongrelerinde birden fazla aday yarışmıştır?
Dolayısıyla, Demokrasiden bahsedenler, güya güzel süslü laflarla Milletimizi kandırmaya çalışanlar, Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu´nun seçimle iş başına gelmediğini, delegenin oylarıyla Genel Başkan olmadığını söyleyenler, CHP Genel Başkanlık, İl ve İlçe Kongreler tarihine bakmalıdırlar.
AKP kongreleri ile ilgili kısa bir araştırma yaptığınızda karşınıza Ağrı İl Başkanlık yarışına AKP Genel Merkezine rağmen girip seçimleri kazanan il başkanı Kemal Yıldırım´ın görevden alındığını ve Yıldırım´ın partisinin yönetime tepki göstererek, "Demokrasi ayıbı yapıldı. ´Seni istemiyoruz´ diyerek, demokrasiye yakışmayacak uygulama içine girildi" ve görevden alındım dediğine arşivlerden ulaşılabilir. Eskişehir İl Başkanı Osman Yüksel´in de görevden alınışı. Genel merkezin tek aday ısrarına rağmen kongrede aday olup seçimi kazanan Zonguldak´ın Çaycuma İlçe Başkanı Adil Düzlü ile Kilimli İlçe Başkanı İsmail Ofluoğlu´nun görevden alınışı gibi çoğaltabileceğimiz birçok örneği AKP´nin kısa demokratik! hayatında görmek mümkündür.
Değerli Hemşerilerim,
Sayın Genel Başkanımızın geçtiğimiz salı günü grup toplantısında dediği gibi, Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı yeminindeki “TARAFSIZLIK” ilkesine uymamaktadır. Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye bağlı kalacağına dair, aldığı görevi tarafsızlık içinde yürüteceğine dair namus ve şeref üzerine yemin eden bir kişinin, bu görevi layıkıyla yerine getirmesi gerekirken, adeta meydanlarda AKP´nin propagandasını yapmaktadır.
Bu bağlamda Sayın Genel Başkanımız “TARAFSIZLIK” için namus ve şeref sözü veren Sayın Cumhurbaşkanına bu yeminini hatırlatmaktadır.
Öte yandan “DİKTATÖR BOZUNTUSU” ifadesindeki “BOZUNTU” kelimesinin anlamını bilmiyorlarmış gibi, Genel Başkanımıza yönelik bir saldırı kampanyası başlatmışlardır. Taklit, benzeyen anlamına gelen bu kelimeyle DİKTATÖRLÜĞE BEN-ZE-ME, DİKTATÖR OL-MA uyarısı yapılmaktadır.
Değerli Hemşerilerim,
Maalesef AKP hükümetleri döneminde, Sayın Recep Tayyip Erdoğan´ın söylemleri ile; hukukun ayaklar altına alınması, demokrasinin askıya alınışı ve tek adam mantalitesi, yürütmenin yargının önüne geçişi, birbirleriyle paralellik arz eden olaylar bütünü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ergenekon, Balyoz gibi davalarda, ben bu davaların Savcısıyım diyerek, yıllarca suçsuz yere gazetecileri, yazarları, PKK ile savaşan Komutanları zindanlarda çürümeye terk etmediler mi? Can Dündar ve Erdem Gül için; “Yanlarına bırakmayacağım” demedi mi? Anayasa referandumuyla teslim aldığı yargıçlarda, emredersiniz deyip, hapse atmadılar mı? Düşüncelerine katılırsın, katılmazsın, akademisyenler sabaha karşı gözaltına alınmadılar mı? İş adamları tehdit edilip, iş yerlerine maliye müfettişleri gönderilmedi mi?
Cumhurbaşkanlığı yemininde “Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü” koruyacağım dedikten sonra Yüzde 50´yi evde zor tutuyoruz deyip, Milleti ikiye ayıran, bölen bir anlayışta olunmadı mı? Ve yine Ergenekon, Balyoz gibi davalarda biz CHP olarak, gazetecileri, askerleri suçsuz yere tutukluyorsunuz derken, Türkiye Devleti hukuk devletidir! Yargı karar verecektir. Herkes saygı duyacaktır diyenler; 17-25 Aralık Dosyaları ve 4 Bakanın yolsuzluk iddiaları karşısında Hukuktan, yargıdan kaçmadılar mı? Bugün hala Demokrasiyi araç olarak görenler, bize demokrasi dersi veremezler.
Değerli Hemşerilerim,
Bugün, Genel Başkanımızı ve CHP´ni protesto etmek amacıyla bazı İl Başkanlığı binalarımıza siyah çelenk koymaktalar. O kişilere seslenmek isterim. Keşke bu çelenginizi atanamayan Öğretmenler intihar ettiğinde AKP Binalarına koyabilseydiniz. Açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren yurttaşlarımız bizim gerçeğimiz olmuşken, koluna 700 milyarlık saat takan Bakan´ı öğrendiğinizde o siyah çelengi AKP Binalarına koyabilseydiniz. Bakara suremize Bakara - Makara diyerek Dinimizle alay edenleri öğrendiğinizde, Diyanet işleri Başkanlığının, Öz kızına Şehvet duyulabilir fetvasını duyduğunuzda o çelengi AKP Binalarına koyabilseydiniz. Habur sınır kapısında terör örgütü mensupları, davul zurna ile karşılandığında, devletimizin valileri, savcıları, mahkemeleri, teröristlerin ayağına götürüldüğünde o çelengi AKP Binalarına koyabilseydiniz.
“Canlı Bombaları biz biliyoruz, ancak eylem yapmadan bir müdahale yapılmaz” dendiğinde, “400 vekil verseydiniz bu terör olayları yaşanmazdı” söylemini duyduğunuzda, o çelenkleri AKP Binalarına koyabilseydiniz. Ülkeyi karanlığa götürmek isteyen adeta diktatörlük özentisi içeren uygulamalarla, yargıya talimat gibi yönlendirmelerle, Hukuku ayaklar altına alınmış bir ülke haline getirenleri öğrendiğinizde AKP Binalarına o siyah çelenginizi koyabilseydiniz. O Siyah çelenkleri adım adım demokrasimizi ayaklar altına alan işte bu işaret fişekleri yakılırken, AKP Binalarına koyabilseydiniz, bugün bu karanlığı yaşıyor olmayacaktınız. Ülkemiz savaş alanına dönmeyecek, demokrasimiz birilerinin canı istediğinde bindiği bir tirene dönüşmeyecekti.
Evet; bu çelengi koyarak CHP´ni hedef alanlar, talimat aldıkları o karanlık odaklara bir baksınlar.
Değerli Hemşerilerim,
Bugün AKP´nin yanlış dış politikaları yüzünden Ortadoğu´daki Savaş hali ülkemize de sirayet etmiştir. Mülteci sorunu başta olmak üzere, ülkemizin birçok yerinde yaşanan patlamalar, artan terör olayları ile yurttaşlarımızın can ve mal güvenliği kalmamıştır.
Barış süreci adı altında devam eden görüşmeler ne oldu da birden son bulup kaos ortamı yaşanmaya başlamıştır. Özellikle 7 Haziran´a kadar, olmayan canlı bombalar ve yaşanan patlamalar ne oldu da 7 Haziran´dan sonra artmıştır? Bunun sebebini kendileri itiraf etmişlerdir. “400 milletvekili vermiş olsaydınız” bu olayları yaşamazdık. AKP´yi tek başına iktidara getirmezseniz “Beyaz Toroslar” yine kol gezmeye başlar.” Söylemleri insanın aklına soru işaretleri getirmektedir. Israrla sorduk, sormaya devam edeceğiz. Barış sürecinde; “Terör Örgütü ile görüşen şerefsizdir” deyip, ardından bu görüşmeleri kimler yapmıştır? Evet yine soruyoruz? PKK ile Oslo´da neler görüşüldü? Kandil´de, İmralı´da teröristlerle ne görüşüldü? Tüm bunların cevaplarını Hükümet vermelidir.
Değerli Hemşerilerim,
Şu anda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimiz kan gölüne dönmüşken, biz kandırıldık, PKK o bölgeyi silah deposu haline getirmiş derken, hendek kazmışlar derken, bunca zaman o bölgede devletimizin Valileri ne iş yapmıştır? Güvenlik güçlerini, askerleri Valilerin emrine vererek, güvenlik güçlerinin terör örgütü PKK´ya müdahale etmesini kimler engellemiştir? Şimdi kalkıp kandırıldık, PKK o bölgeyi silah deposu haline getirmiş denmektedir? Tüm bunlar düşündürücüdür.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak söylediğimiz çok açıktır. Bu işin çözüm yeri TBMM´dir. Ne Oslo´dur, ne Kandil´dir, ne İmralı´dır. Başka ülkelerin Başkentleri asla değildir. Bu işin çözüm adresi Türkiye Cumhuriyeti´nin başkenti Ankara´dır. Ve hiç kimsenin gizli ajandası olmadan, kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapmadan, bu sorunu söylediğimiz gibi TBMM´nde, açıkça, korkmadan, herkesin düşüncelerini söylediği bir ortamda çözüme kavuşturabiliriz.
Bülent ÖZ
CHP Çanakkale Milletvekili
Dilekçe Komisyonu CHP Grup Sözcüsü
YORUMLAR