ŞİDDET SALGININA KARŞI YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle DİSK/Genel-İş Sendikası Çanakkale Şubesi Adına Şube Kadın Komisyonu Başkanı Başak Kılıç Ercihan bir basın açıklaması yaptı.
25 Kasım 2020 - 14:02
Başkan Ercihan yaptığı açıklamada; "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü'nü bu yıl salgın koşullarında karşılıyoruz. Dominik Cumhuriyeti’nde faşist diktatörlüğe karşı mücadelenin öncüsü olan ve 25 Kasım 1960’da diktatörün askerleri tarafından öldürülen Mirabel kızkardeşlerin anısı, dünyanın dört bir yanındaki kadınların şiddete, savaşa, sömürüye ve ayrımcılığa karşı mücadelelerinde yaşamaktadır.
Kadına yönelik şiddetin kaynağı eşitsizliktir, cinsiyetçiliktir ve ayrımcılıktır. Olağan dönemlerde de varlığını sürdüren toplumsal cinsiyet eşitsizliği ülkemizde 2018 yılından itibaren ağırlığı artan ekonomik kriz ve 2020’deki Covid-19 pandemisiyle birlikte katmerleşmektedir.
Covid-19 pandemisinin yarattığı toplumsal ve ekonomik sorunlar, var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirerek kadınların evde, sokakta ve işyerlerinde daha çok fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalmasına ve hatta yaşam haklarının ellerinden alınmasına neden oluyor. Türkiye’de 2020'nin ilk on ayında en az 229 kadın öldürüldü, 122 kadın tacize uğradı, 226 çocuk istismar edildi ve 79 kadın tecavüze uğradı.
Salgın ile birlikte kadınların ev içi yükü de ağırlaşmıştır. Okulların kapatılması ya da uzaktan eğitime geçilmesi ile çocuk bakımı, yaşlı bakımı ile artan iş yükü, uyulması gereken hijyen kuralları, temizlik işleri, geleneksel olarak kadına yüklenen toplumsal cinsiyet rolü gereği kadınların omuzlarına yıkılmıştır. Ev içi iş yükündeki artışın yanı sıra, piyasada daralan istihdam olanaklarının kadınların işgücüne katılımını ve istihdamını azaltmış, kadın işsizliği çığ gibi büyümüştür.
Salgın sürecinde kadınların en çok çalıştığı işkolları olan sağlık, eğitim, gıda ve perakende hizmetlerinde çalışma koşulları ağırlaştı ve çalışma süreleri arttı. Ayrıca kadın emeğinin daha çok kayıt dışı sektörlerde yoğunlaşması da salgın sürecinde kadınların gelir ve sosyal güvenceden yoksun kalmasına neden oldu.
Kısacası ülkemizde kadın emeği konusunda yaşanan sorunlar, salgın sürecinde giderek daha da ağırlaştı. Biz kadınların her alanda mücadele ettiğimiz şiddet ve tacizden, ekonomik krizden ve pandeminin yıkıcı etkilerinden korunmamız için yapılması gerekenler bellidir:
1. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun uygulansın!
2. ILO’nun geçen yıl kabul ettiği 190 no.lu “İşyerinde Şiddet ve Tacizin Önlenmesi” Sözleşmesi ülkemiz tarafından da onaylansın!
3. İktidarın politikalarında kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek çalışma biçimlerine karşı tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalıdır. Covid-19 pandemisinin yarattığı krizden en çok etkilenen sektörlerde iş ve gelir kaybına uğrayan kadınlar için özel önlemler geliştirilmelidir.
4. Salgın süresince bütün işçiler süre koşulu aranmaksızın işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanmalıdır. Tüm işyerlerinde, hamileler, yasal süt izni kullananlar, engelliler, 60 yaş ve üzerinde olanlar Covid-19 salgını süresince idari izinli sayılmalıdır.
5. Kamu-özel ayrımı olmaksızın, zorunlu hizmet ve üretim alanında çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmelidir.
6. Kadınlara özgü görülen ev içi sorumluluklar için kamusal politikaların hayata geçirilmesi şarttır. Özellikle kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak tüm kadın ve erkeklerin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalıdır.
Bizler buradan bir kez daha duyuruyoruz; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nde, kadına yönelik her türlü şiddet, taciz ve ayrımcılık karşısında haklı mücadelemizde ön safta kız kardeşlerimizle sesimizi ve sözümüzü büyütmeye kararlıyız" ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddetin kaynağı eşitsizliktir, cinsiyetçiliktir ve ayrımcılıktır. Olağan dönemlerde de varlığını sürdüren toplumsal cinsiyet eşitsizliği ülkemizde 2018 yılından itibaren ağırlığı artan ekonomik kriz ve 2020’deki Covid-19 pandemisiyle birlikte katmerleşmektedir.
Covid-19 pandemisinin yarattığı toplumsal ve ekonomik sorunlar, var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirerek kadınların evde, sokakta ve işyerlerinde daha çok fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalmasına ve hatta yaşam haklarının ellerinden alınmasına neden oluyor. Türkiye’de 2020'nin ilk on ayında en az 229 kadın öldürüldü, 122 kadın tacize uğradı, 226 çocuk istismar edildi ve 79 kadın tecavüze uğradı.
Salgın ile birlikte kadınların ev içi yükü de ağırlaşmıştır. Okulların kapatılması ya da uzaktan eğitime geçilmesi ile çocuk bakımı, yaşlı bakımı ile artan iş yükü, uyulması gereken hijyen kuralları, temizlik işleri, geleneksel olarak kadına yüklenen toplumsal cinsiyet rolü gereği kadınların omuzlarına yıkılmıştır. Ev içi iş yükündeki artışın yanı sıra, piyasada daralan istihdam olanaklarının kadınların işgücüne katılımını ve istihdamını azaltmış, kadın işsizliği çığ gibi büyümüştür.
Salgın sürecinde kadınların en çok çalıştığı işkolları olan sağlık, eğitim, gıda ve perakende hizmetlerinde çalışma koşulları ağırlaştı ve çalışma süreleri arttı. Ayrıca kadın emeğinin daha çok kayıt dışı sektörlerde yoğunlaşması da salgın sürecinde kadınların gelir ve sosyal güvenceden yoksun kalmasına neden oldu.
Kısacası ülkemizde kadın emeği konusunda yaşanan sorunlar, salgın sürecinde giderek daha da ağırlaştı. Biz kadınların her alanda mücadele ettiğimiz şiddet ve tacizden, ekonomik krizden ve pandeminin yıkıcı etkilerinden korunmamız için yapılması gerekenler bellidir:
1. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun uygulansın!
2. ILO’nun geçen yıl kabul ettiği 190 no.lu “İşyerinde Şiddet ve Tacizin Önlenmesi” Sözleşmesi ülkemiz tarafından da onaylansın!
3. İktidarın politikalarında kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek çalışma biçimlerine karşı tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalıdır. Covid-19 pandemisinin yarattığı krizden en çok etkilenen sektörlerde iş ve gelir kaybına uğrayan kadınlar için özel önlemler geliştirilmelidir.
4. Salgın süresince bütün işçiler süre koşulu aranmaksızın işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanmalıdır. Tüm işyerlerinde, hamileler, yasal süt izni kullananlar, engelliler, 60 yaş ve üzerinde olanlar Covid-19 salgını süresince idari izinli sayılmalıdır.
5. Kamu-özel ayrımı olmaksızın, zorunlu hizmet ve üretim alanında çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmelidir.
6. Kadınlara özgü görülen ev içi sorumluluklar için kamusal politikaların hayata geçirilmesi şarttır. Özellikle kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak tüm kadın ve erkeklerin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalıdır.
Bizler buradan bir kez daha duyuruyoruz; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nde, kadına yönelik her türlü şiddet, taciz ve ayrımcılık karşısında haklı mücadelemizde ön safta kız kardeşlerimizle sesimizi ve sözümüzü büyütmeye kararlıyız" ifadelerini kullandı.
YORUMLAR