Bir düşünür :”Ne kadar yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınız önemli, insanların çoğu yaşamadan ölür, bazıları öldükten sonra yaşar” diyor.(1)
Öldükten sonra yaşatmayı ve yaşamayı hedefleyen büyük milletimizin kurup geliştirdiği, ekonomik hayatı düzenlemeyi amaçlayan kurumlardan biri de ‘Ahilik Teşkilatı’ ve ‘Ahilik Kültürü’dür.
Tarihe mâl olmuş bu anlayış her yıl esnaf ve sanatkârlarımız tarafından Ekim ayının ikinci haftası ‘Ahilik Kültürü ve Esnaf Bayramı’ olarak kutlanmaktadır.
Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulup geliştirilen Ahilik, ‘Arapça Kardeşim’ anlamına gelen ‘Ahi’ ya da ‘Türkçe Cömert’ manasındaki ‘Akı’ kelimesinden gelmektedir.(2)
Ahilik; “ Şüphesiz Müminler ancak kardeştirler…”(Hurucat49/10) ayeti ve “Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.”(Buhari,Edep,57;Ebu Davud, Edep,47), “Müslüman Müslüman’ın Kardeşidir.”(Buhari, Mezalim,3;Müslim,birr,32)(3) hadislerinden ilham alınarak kurulmuş bir Esnaf ve Sanatkarlar Birliği’dir.
Anadolu’yu vatan yapan Müslüman Türkler bu coğrafyada sadece askeri bir zafer peşinde olmamışlar, vatan edindikleri bu toprakları da çok kısa bir zamanda, ekonomik ve sosyal kurumlarla, insani ve ahlaki değerlerle donatarak ebedi Türk vatanı ilan etmişlerdir.
Ahiliğin Moğol istilasından kaçarak Anadolu’ya gelen Horasanlı esnaf ve sanatkârlar tarafından kurulduğu, daha sonraları Anadolu’da yaşayan Ahi Evran lakabıyla meşhur Şeyh Nusreddin Muhammed(Ö:1262) tarafından yeniden şekillendirilerek düzenli bir teşkilata dönüştürüldüğü belirtilmektedir.(4)
Bütün mensupları çalışanlardan oluşan bu teşkilatın ilkeleri dinin ışığı altında oluşmuş ve ‘Fütüvvetnâme’ adını verdikleri tüzükleriyle tespit edilmiştir.(5)
Ahi birlikleri, Selçuklu ve Osmanlı döneminde günümüz kooperatifçiliğine, sendika, sigorta ve bankacılığına benzer bir rol oynamış ve İslam’ın çalışma prensiplerini hayata geçiren birlik olmuştur. Ahi birlikleri, esnaf ve sanatkârların hukukunu korurken tüketicilerin de hakkını korumaya çalışmışlardır.
Ahi birlikleri; Zalimlere, haksızlıklara amansız düşman kesilirken; mensuplarına, müşterilerine ve özellikle yabancılara karşı son derece misafirperver olmuşlardır.
Bu açıdan bakılınca Ahilik, bir meslek, bir milli sanayi, bir iman, bir yiğitlik, bir mücadele ve ahlak ocağıdır. Bu ocağa adımını atan genç esnaf ve sanatkâr adayının, eli zulümlere, gözü haram olan şeylere bağlanır, buna karşılık kapısı konuklara, kesesi kardeşlerinden ihtiyacı olanlara, sofrası bütün açlara açılırdı.(6)
Ahilik; bir meslek ocağı, bir meslek edinme okulu, bir okuma-yazma merkezi, adam olarak, esnaf olarak yetişme, düzgün ve kaliteli iş yapma, Allah’ı memnun etmek için insanlara hizmet etme duygusunun yerleştirildiği bir yerdi.
Devlet otoritesinin zayıfladığı yerlerde Ahi Birlikleri’ni, devletin yanında kamu otoritesine destek verirken: babasını öldürterek devleti zaafa uğratan Selçuklu Sultanı 2. Gıyasettin Keyhüsrev’e karşı ayaklanırken, Tokat ve Sivas’ı ele geçiren Moğollar’a karşı Kayseri’yi kahramanca savunurken, Osmanlı Devleti’nde Bursa’yı Düzmece Mustafa’ya karşı korurken, İstiklal Harbi’nde Kuva-i Milliye’ye destek verirken görmekteyiz.(7)
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda da önemli rol oynamış bu teşkilat(8), ekonomik hayatın düzenli, mükemmel ve rasyonel bir şekilde işlemesi için maddi ve manevi bir kontrol sistemi kurmuştur. Çalışan, üreten, kazanan mensuplarına, çalışmanın ve helal kazancın bir ibadet olduğu kabul ettirilmiştir.(9)
Hizmet, kalite, disiplin ve mesleki dayanışmaya çok önem veren bu teşkilat, mensuplarından birinin meslek disiplini ve iş ahlakına aykırı hareket ettiği görülürse derhal meslekten atılırdı. Buna “Pabucunu Dama Atmak” derlerdi.(10)
Ahilik, kendi içinde esnaf birlikleri, ustalar, kalfalar ve çıraklardan oluşuyordu. Çıraklıktan itibaren birlik içinde yükselmek mesleki ehliyete ve liyakat bağlıydı. Çıraklar mesleği çok iyi öğrenmedikçe dükkân açamazlardı. Esnaf ve dükkân sayıları, iş aletleri ve tezgâhlar sınırlandırıldığı gibi ihtiyaca göre mal üretimi de esastı. Sanat erbabı içinde en dürüst, işi en iyi bilen, muhtemelen de en yaşlı olan teşkilatın başkanı oluyor ve kendisine ‘Ahi’ deniliyordu. Bir şehirdeki çeşitli sanat kollarının ‘Ahi’leri kendi aralarında ‘Ahi Baba’yı seçiyorlardı. Ahi Baba’lar genelde Kırşehir’de bulunan ‘Ahi Evran Tekkesi’ne bağlıydı. Büyük âlim Şeyh Edebali de Ahi Baba’larından olup Osman Gazi ile sıkı ilişkiler kurmuş ve kızını onunla evlendirmiştir.(11)
Osmanlı’nın gerileme döneminde diğer müesseseler gibi Ahilik teşkilatı da dejenere olmuş, alınan tüm tedbirlere rağmen ıslahı mümkün olamamıştır. Bu nedenle 30 Kasım 1925’te çıkarılan bir yasa ile Ahilik teşkilatı kaldırılmıştır. Teşkilatın kaldırılmasına rağmen kültürü ve gelenekleri devam etmektedir.(13)
Ahilik tasavvufu yozlaştırmaya yönelik bir hırka bir lokma yanlışlığına meydan okuyan bir tavırla mistik hayatla ekonomik hayatı kaynaştıran önemli bir düşünce anıtıdır. Din ile hayatı, aşk ile ibadeti, dünya ile ahireti, müsamaha ve hürmeti, iman ve hizmeti buluşturan bu hareket Ahilikle dönemin zirvesine çıkmıştır.(14)
Ahilik; Cami ile atölyenin, seccade ile tezgahın, iman ile eylemin, üretmek ile pazarlamanın, Allah rızası için iş yapmanın, ürettiğini insanlarla paylaşmanın, hizmet yarışına koşmanın adıdır.
Müessese ve değerlerimize yanlış anlamlar yüklemeyelim lütfen.
Ahilik ve tasavvuf, atılımdan atılıma, yatırımdan yatırıma koşmanın adıdır. Dünya ile bütünleşmenin, ekonomi ve sanayide, bilim ve teknoloji de insanlıkla yarışarak Allah’ın istediği Müslüman olmanın adıdır. Allah geri kalmış Müslümanı değil; ilerlemiş, gelişmiş, kalkınmış, düşünen, çalışan , üreten müslümanı destekler. Müslüman isek her şeyde bir numara olmak zorundayız.(15)
Ahilik Kur’an ifadesiyle:
“Yeryüzüne dağılınız, Allah’ın zenginliklerini elde etmeye çalışınız.”(Cuma62/10) ayetinin hayata taşınmasıdır.
“Hz. Muhammed(sav) beceriksizlerin değil, çalışkan, dürüst, işini hakkıyla yapan, basireti açık ve başarılı insanların sevdalısı, yani şefaatçisidir.(16)
Böyle olması ve gelişerek çağa uyarlanması gereken Ahilik, daha sonra yozlaştırılarak tarihe gömülmüştür…
1. İşyerinin kapısına ve eşiğine nazarlık takmak, çocuk ayakkabısı bağlamak ve bunlardan fayda beklemek.
2. Sabahleyin ilk alışverişi veresiye yapan müşterisinden akşama kadar veresiye gideceği endişesiyle siftah adı altında para istemek.
3. Siftah parasını müşterisinin elinden değil yerden almak, sakalına, bıyığına sürmek.
4. Siftah parasını kasaya atmayıp akşama kadar yerde veya masada bekletmek.(17)
5. Yalancılık, sahtekârlık, tembellik, kalitesiz iş yapmak, müşterisini aldatmak gibi uygulamalar maalesef yozlaşan Ahiliğin prensipleri haline gelmiştir. Bunların esnaflıkla, iş hayatıyla, Ahilikle, esnaf ahlakıyla hiçbir alakası olamaz. Bunları terk etmek Ahiliğin bir gereğidir.
Bu yanlışlıklardan bazısı bugün de esnafımız ve sanatkârlarımız arasında devam etmektedir.
Bugün Ahiliği yeniden düşünmeliyiz. Tarihimizden gelen bu değeri, bilim, akıl ve çağdaş normlarla uzlaştırıp günün şartlarına uygun bir şekilde insanlığa kazandırmalıyız. İşte o zaman geleneklerimizi yaşatmanın onurunu yaşayacağız.
Ne kadar muhtacız esnafın kardeşliğine, dayanışmasına. Ticarette, sanatta, ziraatta, çıraklıkta, kalfalıkta, ustalıkta, üstatlıkta sevgiye, sevilmeye, sevmeye, saygıya, övgüye ne kadar hasretiz.(18)
Ahilik gibi güzel değerleri var gücümüzle yaşatmaya çalışalım.
Ahilik Kültürü ve Esnaf Bayramı kutlu olsun.
YORUMLAR