Bu olay Osmanlı Devletinin tebasını nasıl kucakladığını gösteren öenmli bir tespittir. Osmanlı bir denge, bir fazilet abidesi; bir medeniyet, bir adalet temsilcisidir. O sömürmek için değil, âleme nizam vermek için hareket etmiştir.
Sultanla karşılaşan halk, Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var diye bağırabilmiştir. Aynı zamanda bu bir mütevazılık örneğidir.
Osmanlı padişahlarının oturduğu tahtın arkasında Veliyyu külli mazlumin: Bütün mazlum milletlerin koruyucusu ifadesinin yazılı olduğu bildirilir.
Petrolü değil mazlumları korumak
Bu anlayıştan hareket eden Müslüman Türk Milleti, 72 millete bir gözle bakmış, İncinsen de incitme demiş ve mazlum milletlerin yardımına koşmuştur.
Osmanlı Devleti; İspanyada soykırıma uğrayan Yahudileri kurtarmış, Güney Asya açıklarındaki Sumatra Adasının kuzeyinde kurulan Açe devletçiğini Hollandalılara karşı korumuş, kıtlık sıkıntı çeken İrlandaya, İngilizlere rağmen gemilerle erzak göndermiştir.
Fatih Sultan Mehmet, Ortodoks Kilisesinin baskısı altında kalan Ermeni Kilisesine özgürlük vermiş, Bursadaki Ermeni Piskoposu Hovakimi İstanbula getirerek Ermeni Patriği ilan etmiştir. Osmanlı Devletinin tanıdığı ayrıcalıklardan en çok yararlanan uluslar Rumlar ve Ermenilerdir. Osmanlı tarihinde Millet-i Sadaka yani Sadık Ulus diye nitelendirilen Ermeniler devletin yapısında önemli bir konum elde etmişlerdir. Ayrı kurumları vardır. Kamu hizmetleri başta olmak üzere her alanda faaliyet göstermişlerdi. En üst düzey görevlere getirilmişler, en varlıklı sınıflar arasında yer almışlardı. 29 Paşa, 22 Bakan, 33 Milletvekili, 7 Büyükelçilik Ermenilerin ulaştıkları bazı mevkilerdi. Ermeni yazar Apokyan, Ermeniler Osmanlı Devleti döneminde devlet içinde devletti Bir tek bayrakları eksikti itirafını yapar.
Osmanlı Devletinde Ermenilerin durumu böyleyken mesela: Washington Post Gazetesi, son yüzyılda işlenen suçlar listesinin başına Ermeni Soykırımını koyabilmiştir. Ne Yahudi soykırımı, ne Kızılderili katliamı, ne Vietnam, ne Hiroşima, ne Nagazaki!...
Ve bizi soykırımcı ilan edenler şu sıralarda Irakta tarihin en büyük katliamını gerçekleştiriyorlar. Bir ülke halkıyla birlikte hem tarihten, hem coğrafyadan siliniyor. Kimi AB ülkeleri de bu kıyıma destek veriyorlar
Oysa Ermeni Soykırımı iddiasının aslı tam tersidir.
Birinci Dünya Harbi başlamıştır Ekim 1914de Rus Kafkas Ordusuna Türk hudutlarını geçme emrini verdi. Aynı tarihte, Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği Taşnaksutyan, Osmanlı Devletine savaş ilan etti. Ermeni Komiteleri,Anadoluda silahlanan Ermeni çetecilere şu talimatı veriyordu:Kurtulmak istiyorsan önce komşunu öldür Osmanlı ordusundaki Ermeni askerler silahlarıyla birlikte firar etmeye başladılar.
Doğu Anadoluda Osmanlı Ordusu; cephede Ruslarla, cephe gerisinde ise Ermenilerin saldırılarıyla uğraşıyordu. Ordunun ikmal yolları Ermeni çetelerince kesilmişti. Köprü ve yollar tahrip ediliyor, ikmal ve iaşe yolları ve yaralı konvoyları pusuya düşürülüyor, terhis edilen sakatlar yolda öldürülüyordu Vanda ayaklanan Ermeniler 11 Nisan 1915de şehri ele geçirdiler, halkı kurşuna dizdiler ve Vanı Rus ordusuna teslim ettiler. Şehrin merkez ve köylerinde yaşayan 45 bin Türkten sadece 1500 kişi kalmıştı.
Devrin Amerikan Koleji Müdürü anılarında bir Ermeni arkadaşının şöyle dediğini nakleder:
Biz Türk sivilleri öldüreceğiz, Türkler de bizim sivilleri öldürünce Avrupa ayağa kalkacak!
Böyle bir şey yaparsanız çok tehlikeli olur!
Bulgaristanda böyle oldu, Batı yardımlarına koştu!
Ülke büyük tehdit altındaydı. Nihayet Hükümet 27 Mayıs 1915te; Sefer Zamanı Hükümet Uygulamalarına Karşı Gelenler İçin Silahlı Kuvvetler Tarafından Alınacak Önlemlere İlişkin Geçici Kanun adıyla bir yasa çıkardı. Meşhur tehcir yasası
Ermenistanın ilk Başbakanı Kaçaznuninin 1923te Taşnaksutyun Partisi Kongresine sunduğu raporda özetle: Önce biz silahlandık, Ruslarla birleşerek Türkleri arkadan vurduk. Öldük, Öldürdük. Türkiyenin tehcir kararı doğruydu. itirafı son derece düşündürücüdür. Tehcir Yasasını, 2. Dünya Savaşında Japon asıllı 250 bin vatandaşını başka bölgelere göndererek 4 yıl gözetim altında tutan Amerika da; Fransızlardan aldıkları Alsace Lorrainedeki Fransızları tehcire tabi tutan Almanya da uygulamıştı. Hem de Osmanlıdan yıllarca sonra
Ama onlar masum Osmanlı suçlu!...
1915 Mayısında başlayan Ermeni Tehciri Şubat 1916ya kadar sürmüş ve yaklaşık 400 bin Ermeni Halep civarına gönderilmiştir. Tehcir sırasında istenmeyen olaylar yaşanmış, Ermenilerden de Türklerden de binlerce insan ölmüştür.
İçişleri Bakanı Talat Paşa, 28 Eylül 1915 de ilgililere gönderdiği bir yazıda şu talimatı veriyordu:
Ermenilerin nakli sırasında bazı görevlilerin ve kişilerin düzensiz ve gayr-i kanuni eylemde bulundukları öğrenilmiştir. Mahallinde soruşturma yapılması ve suçluların Divan-ı Harbe sevkedilmeleri
Sonra 1200den fazla görevli Divan-ı Harbe verilmiş ve bunları 600ü idam edilmiştir.
Bunları anlatan Emekli Büyükelçi Gündüz Aktan soruyor:
Yani siz SS subaylarının Yahudileri öldürdükleri için idam edebileceklerini düşünebilir misiniz? Bunları yapan bir devletin Ermenileri yok etme kastı olabilir mi? Öyle olsa, bu adamları idam etme yerine teşvik etmesi gerekmez miydi?
Birinci Dünya Harbi sırasında çok güçlü olan Alman propagandasını yıkmak ve ABD kamuoyunu müttefikler lehine çevirmek için İngiliz Hükümeti tarafından propaganda amaçlı sözde Ermeni Soykırımını anlatan bir kitap yayınlandı. Meşhur Mavi Kitap Kitabın yazarı Tarihçi Arneold Toynbee daha sonra itiraflarda bulunarak kitabın tek taraflı yazıldığını söylemiştir.
Bu tür taraflı yayınlarla dünyayı ayağa kaldıran Ermeni Diasporası dönemin Amerikan hükümetinden yardım ister.
Başkan Wilson Genel Kurmay Başkanını soykırım iddialarını incelemek üzere kalabalık bir heyetle ülkemize gönderir. Sosyolog, psikolog, antropolog, ve tarihçilerden oluşan heyet ülkemize gelip olayların geçtiği yerleri inceler. Genel Kurmay Başkanı soykırım olmadığını belirten o ünlü raporunu verir. Tatmin olmayan Ermeniler baskı yapınca, Amiral Bristol görevlendirilir. O da soykırım yoktur der. İstanbul işgal edilince soykırımdan suçlu olabilecekler yakalanır. İstanbul ve Maltada mahkemeler kurulur. Hepsi beraat eder. Bu olaydan İtalyada iken haberdar olan dönemin Başbakanı Said Halim Paşa: Milletime leke bırakmam diyerek muhakeme edilmesi için Cemiyet-i Akvama ve Lahey Adalet Divanına başvurur. Onlar da muhakemeye gerek olmadığını belirten bir cevap verirler
Dünyanın hiçbir yerinde bedelini en ağır şekilde ödediği ve berat ettiği halde 100 küsur yıl sonra aynı davadan hesaba çekilen başka bir Millet yoktur.
Tarihin tespit ettiği gerçekler sadece bunlardan ibarettir. Siz bu gerçekleri anlatmak için çaba harcamazsanız çığırtkanlar şovlarına devam edeceklerdir.
Ermeni soykırımını anlatan 400 filme karşılık Türkiye sadece 1 belgesel yayınlayabilmiştir. Dünya kamuoyunu etkilemek için her yol denenmeli, diplomatik kanallar sonuna kadar kullanılmalıdır. Yurtta barış Cihanda barış ilkesinin içini doldurmak diplomatlarımıza ve siyasilerimize düşmektedir. Ermeni Asala Terör Örgütüne kurban verdiğimiz diplomatları anlamanın yolu da budur.
YORUMLAR