(İSLAM ÜLKELERİ NEREYE GİDİYOR?)
Orduların değil, imajların savaştığı bir çağda yaşıyoruz. Bu savaşı en çok kaybedenler de Müslümanlar. Çünkü Müslümanlar bilgisiz savaşıyorlar. Cehalet, atalet, çekişme, pislik, şiddet, menfaat, sömürü adeta İslam dünyasının kaderi haline gelmiş.
Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Tunus, Libya, Mısır, Suriye, Filistin, Bahreyn, Somali, Uganda, Kırgızistan iç savaşlarla, ihtilallerle boğuşuyor, muhalefete izin vermeyen tek parti diktatörlüklerinin kıskacında inliyor. Hak, hukuk, adalet, insanlık nerede?
“Dünya petrol rezervlerinin %75’i İslam coğrafyasında… Bu kaynak doğru değerlendirilmiyor. Kişi başına silaha en çok para harcayan ülkeler İslam ülkeleri… Fakirlik ve eğitim problemleri çözüm bekliyor. Dünya bebek ölüm oranlarının en yüksek olduğu 16 ülkeden 11’i İKÖ üyesi. Kadınların okuryazarlık orunu %30’larda…”
Gelişmiş ülkeler, Müslüman ülkelere silah satarak petrollerini sömürüyorlar. Sonra bunlar silahlandı, tehlikeli bir duruma geldi diye aynı ülkeleri bombalayarak sömürmeye devam ediyorlar. Daha sonra da utanmadan barış nutukları atıyorlar. Dolayısıyla İslam ülkelerinin petrol gelirleri halka, halkın güvenliğine, refahına, sağlığına, eğitimine yansımıyor. İslam ülkeleri despot yöneticiler elinde perişan oluyor.
Çinli bilge Sun Tzu ne kadar doğru söylemiş: “Beni bir kez aldatırsan san yazıklar olsun; beni ikinci kez aldatırsan bana yazıklar olsun.” Yahu Müslüman ülkeler her gün aldatılıyor. Düşünen, hesap soran yok. Çünkü kafalar durmuş, kafalar donmuş…
Afganistan dünyadaki uyuşturucu talebini neredeyse tek başına karşılıyor. Dünyadaki haşhaş üretiminin yaklaşık %85’i bu ülkede gerçekleşiyor ve ekim alanları sürekli gelişiyor.
BM raporları Afganistan’ın gayr-i safi yurtiçi hâsılasının üçte birini uyuşturucu ticaretinden sağladığını gösteriyor…
Ve Taliban İslam’ı temsil ediyor öyle mi?
Kardeşim böyle Müslümanlık olur mu?
“İslam dünyasının kişi başına milli geliri 942 dolar. Nüfusun yüzde 22’si günlük 1 dolardan az parayla geçinmek zorunda. Örgütün Afrikalı üyeleri için bu oran yüzde 59…”
Şu halde Müslümanların büyük bir kısmı yokluk ve açlık içinde kıvranıyor.
“Birçok İslam ülkesinde bir kısım zenginler altın şişlerde et kızdırıp yerken, binlerce yoksulun ihtiyacını karşılayacak servete yat alıp içinde zevk u sefaya dalarken kendi ülkelerinde… İnsanlar açlıktan ölüyorlar.”
Hani “Komşusu aç iken tok gezen bizden değildir.”idi.
Yemende kız çocukları 9–10 yaşında evlendiriliyor. Geçen yıl evlilik yaşını 17’ye çıkaran yasa tasarısı ülkeyi karıştırdı.
Neden Müslüman gençler bir geminin ambarında, bir TIR’ın kasasında, bir lastik botla Batı’ya kaçıyorlar akın akın?..
“Pakistan’da Sünnî-Şii çatışmasında ölen Müslümanların sayısı, Müslüman-Hindu çatışmasından ölen Müslümanların sayısından çoğu kez fazladır. Afganistan’daki Müslüman gruplar çatışmasında ölen Müslümanların sayısı, işgalci Rus askerlerinin öldürdüğü Müslüman sayısından çok daha fazla olduğu söyleniyor.
Müslümanlık bu mu Allah aşkına?
Dünyada 18 milyon mülteci var. 16 milyonu Müslüman. En çok mültecisi olan ülkeler: Sudan, Irak, Afganistan, Filistin. Dördü de İslam ülkesi.
“Dünyadaki en az gelişmiş 49 ülkenin yüzde 22’sini İKT üyesi ülkeler oluşturuyor. İKT ülkelerinin önemli bir kısmında sanayi hemen hemen yok denilecek düzeyde…”
Neden böyle? Bunu sorgulayan yok…
“Bir mazlumun, bir yoksulun, bir kimsesizin ahı yere düşerse toprak kirlenir, zulme batar ve koca bir girdap haline gelerek başta yönetici seçkinler olmak üzere zenginleri boğar.
Kamu parasını kullanırken mutlak adalet duygusunu kuşanmak gerekir…”
İslam alemini hırsızlık ve yoksulluk, rüşvet ve şehvet perişan ediyor.
Diktatör iktidarlar, despot yöneticiler karşılarında hesap soran muhalefet, objektif seçim, halka hesap veren yönetim istemiyorlar.
Saddamların, Kaddafilerin, Burgibaların, Mübareklerin, Kralların, Şahların, Şeyhlerin, Esadların; Firavun, Nemrud, Karun ve Ebu Celillerden ne farkı var? Onlar da halkı yok sayıyordu bunlar da…
Böyle bir İslam, böyle bir Müslüman lideri olur mu?
“Piyasa ekonomisi, dışa açık büyüme, yavaşlatılmış nüfus artışı, yüksek eğitim, hür seçimler, istikrarlı bir demokrasi, sanayici ve ihracatçı olmanın onurlu bir iş olduğu bilinci… İslam ülkelerinde neden yok…?
Dün Kaddafi’yi Roma’da, Paris’te elini öperek, sırtını sıvazlayarak karşılayanlar, bugün sarayına bomba yağdırıyor. Yine olan gariban Müslüman’a oluyor.
Bugün en büyük günah içki içmek, kumar oynamak, zina yapmak değildir. Bugün en büyük günah bir memleketi, fakir ve çaresiz bırakmak, cahil ve işsiz bırakmaktır. İslam dünyası hep kafayı yemiş liderlerden çekiyor…
Şunu artık anlayalım. Bugün sanayileşmiş ülkelerin dostu yoktur, menfaati vardır. Nitekim: Amerikan istihbaratının emekli görevlilerinden Thomas Polgar, yüzyılımızın tarihini iki cümlede özetlemiş: “Bir milletin dostları diye bir şey yoktur, ancak bir milletin çıkarı vardır.”
Bugün mesele budur.
Burada Bosna-Hersek’in kurucusu merhum Aliya İzzetbegoviç’in İslam ülkeleri temsilcilerine yaptığı bir konuşmayı hatırlatmak istiyorum: “İslam, en iyi dindir, bu doğru ama biz Müslümanlar, en iyi Müslüman değiliz. Batı, çürümüş bitmiş değildir. Batı’dan nefret edeceğimize onunla rekabet edelim. Batıyla diyalog içersine girelim.”diyor.
Bunu anlayacak kafa nerede?..
“21 Aralık 1920 tarihli telgrafında Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa’ya diyor ki: “Afgan ordusunu yeniden düzenlemek için bir grup subayın oraya gönderilmesini önemli ve lüzumlu görüyorum.” 1920 yılı, elde doğru dürüst ordu yok, Mustafa Kemal Afganistan’a subay gönderiyor, Anadolu’yu güçlendirmek için!”
Acaba Atatürk Afganistan’ın başına gelecek felaketleri gördü de tedbir mi almak istedi?
1930’larda Mustafa Kemal Paşa şöyle diyordu: “Araplar Avrupa siyasetini hala anlayamadılar. Avrupa’nın sözde hürriyet vaadine inanıyorlar. Bu uğurda Arap ülkelerini Avrupa emperyalizmine kurban veriyorlar.”
Arap kafası bu gerçeği hala anlayamadı…
Allah bize petrol vermedi diye üzülmeyin. Petrolü olanların durumu ortada. Allah bize petrol vermedi ama Cumhuriyet ve Atatürk’ü verdi. Petrol biter, Cumhuriyet ve Atatürk bitmez. Bedava bulanlar kıymetini bilmese de Cumhuriyet ve Atatürk Türk milletine 20. yüzyılda verilmiş en büyük nimettir.
Bu nimeti israf etmeyelim, harcamayalım yeter.
Unutmayın: “Başarmak için ömürlerinin bir bölümünü bedel olarak ödemeyenler bir ömür boyu bedel öderler.”
YORUMLAR