Çok basit değerler uğruna insanın kurban edildiği, küreselleşen dünyanın büyük bir insan mezbahasına dönüştürüldüğü, cennet haline bir çevrilmesi gereken yer yüzünün cehennem’e çevrildiği bir dönemde Kurban ibadetini yeniden düşünmek zorundayı.
Kurban’ın kelime anlamı ‘yaklaşmak, yakın olmak’ demektir. Dini anlamı ise ‘Allah’a yaklaşmak için kesilen hayvana verilen isimdir.’
Bu yönüyle Kurban uzaklaşmanın, yabancılaşmanın tresi bir anlama sahiptir.
‘Uzun insanlık tarihi boyunca insanoğlu, kendisine, çevresine, ve yaratıcı’sına karşı böylesine vahim bir biçimde yabancılaşmış mıdır, bilmiyorum? Yabancılaşma çatışmayı getirir, çatışma ise tahrip ve imhayı… İnsanoğlunu bu korkunç akıbetten korumanın yolu, onun kendisinden uzaklaşmasını önlemektir…’
Nasıl ki kendine karşı yabancılaşan, Rabbine karşı da yabancılaşırsa; kendisine yakın olan Rabbine de yakın olur
Kurban işte bu yakınlaşmanın, biliş ve tanış olmanın adıdır. Kurbanın verdiği bu soylu dersi ihmal ederek, kurban kesmeyi zoolojik bir bakışla tartışmak konuyu saptırmaktır.
Nitekim Kur’an bizi yakınlaşmaya, birleşmeye ve kardeş olmaya çağırıyor: “Ayrılmayın ; Allah’ın size olan nimetini hayırlayın… O’nun nimetiyle kardeşler haline geldiniz.”(Âl-i İmran 3/103) diyor. Bize düşen bu yakınlaşmayı, bu kardeşliği devam ettirmektir.
“Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım.
Sevelim, Sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz.”(3)
İbadetlerin, kurbanların, bayramların asıl amacı bu olmalıdır. Ne yazık ki kutsal ibadetler, soylu gelenekler bu amacından saptırılmış; çekişmenin, ayrışmanın ve kavganın aracı haline dönüştürülmüştür.
Halbuki Kur’an birleşmeye ve kardeş olmaya çağırıyor;
“Ayrılmayın; Allah’ın size olan nimetini hatırlayın… O’nun nimetiyle kardeşler haline geldiniz.”(4) diyor. Bize düşen bu kardeşliği devam ettirmektir.
Saffât Suresi’nde Hz. İbrahim’in, oğlu yerine kestiği kurban çok güzel bir üslupla ve etkili bir biçimde anlatılmıştır. Buna göre Hz. İbrahim rüyasında, Allah için oğlunu kurban ettiğini görmüş, bunu teslimiyet sembolü olarak almak yerine zahiri ile alıp uygulamaya kalkışmış; onun ve oğlunun bu fedakarlığı ve teslimiyeti Allah tarafından kurban olarak kabul buyrulmuş ve bunun yerine bir koç kurban etmesine izin verilmiş, koç kurbanı, oğul kurbanı yerine geçmiştir.(5)
Burada Hz. İbrahim’in fedakarlığı, en çok sevdiği yavrusunu Allah yolunda kurban etmek istemesi, Hz. İsmail’in teslimiyeti, Hz. Hacer’in sabrı ve sa’’y’ı, gayreti anlatılmakta ve alkışlanmaktadır. Kurban vermenin, kurban olmanın amacı da bu olmalıdır.
Kurban bu amacından uzaklaştırılmış ve trajikomik bir hikayeye dönüştürülmüştür. İbrahim’in elindeki nıçak nasıl kesmiş, İsmail için gelen koç cennetten mi gelmiş, İsmail şeytanın hangi gözünü kör etmiş, bundan dolayı mı adı kör şeytan kalmış, Hacer oğlunu kurtarmak için çok mu çile çekmişti? Gelin bu hurafelerle vakit kaybetmeyelim artık.
Yüce Yaratıcı Kurban’ın gerçek anlamını şöyle anlatıyor:”Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz. O’na ulaşacak olan takvanız; erdeminiz, eyleminizdir.”(6)
Buna göre düşünmek zorundayız…
Allah, asırlar önce yaşanmış bir olayı, İbrahim ve İsmail’in kurban sınavını bugün niçin anlatıyor? Hz. İbrahim’i yüceltmek, Hz. İsmail’i alkışlatmak, Hz. Hacer’i övmek için mi? Yoksa, içinde bulunduğumuz çağın kurbanlık İsmail’lerini kurtarmak için mi?
Gelin biraz da çağın kurbanlık İsmail’lerini, yetim çocukları, öksüz yavruları, sokağın kurbanı olan sokak çocuklarını düşünelim, anlara koç bulalım.
Törelere kurban verdiğimiz, şiddete maruz bıraktığımız Hacer’leri düşünelim, dertlerine derman bulalım.
Sen ey Müslüman!
İbrahim gibi güçlü bir imana sahip misin? Fedakarlığın çoşkusunu yaşıyor musun? En değerli varlığını Allah için, insanlık için harcıyor, kurban ediyor musun? Paylaşabiliyor, bölüşebiliyor musun? Öyleyse korkma! Ateş seni yakmayacaktır. Allah’ın gerçek dostu sensin…
Sen ey Müslüman!
Allah’a tam anlamıyla teslim olabildin mi? Allah yolunun kurbanı mısın? Hakka, hukuka, ahlaka, bilime teslim olabildin mi? Kalbindeki sevgisizliği, kini, nefreti taşıyabiliyor, bu duyguları köreltebiliyor musun? İşte o zaman Allah sana rahmet edecek, seni kurbanla ödüllendirecektir…
Sen ey Müslüman :
İnsanlık için kurban olacak, yetimlerin başını okşayacak, öksüzlerin yardımına koşacak kimsesiz çocuklara kanat gerecek Hacer olabildin mi? Genç İsmailler için okul, yurt, burs bulabildin mi? İşte o zaman tarih seni Hacer gibi alkışlayarak anacaktır.
Bu vatan Kurban olan şehitlerin ailelerine, çocuklarına sahip çıkabiliyor musun? Sakat doğan çocuklara, erken ölen bebeklere, okula gidemeyen kızlara çare bulabiliyor musun?
İşte çaresizliğin, fakirliğin, cehaletin, uyuşturucunun, karanlığın, hastalığın, trafiğin, doğal afetlerin, kurbanı olanlara derman olabiliyor musun?
İşte o zaman;
İbadet anlamış, kurbanı tanımış, yakınlığı kazanmış bayramı haketmiş olursun.
İşte o zaman;
Hz. İbrahim’i anlamış, Hz. İsmail’i tanımış, Hz. Hacer gibi mutluluğu yakalamış olursun Allah seni selamlar, melekler seni alkışlar.
İşte o zaman;
‘selam olsun İbrahim’e’ diyen ilahi mesaj anlam kazanır. Kurbanlar seni mutlu eder, bayramlar seni sevindirir.
İbadeti yüceliği, kurbanın anlamı, bayramın manası işte bu ruhtur. Rabbim bu anlayıştan bizi ayırmasın.
Bu duygularla geçmişlerimize rahmet diliyor Kurban bayramınızı şimdiden kutluyor Cumanızın aydınlık olmasını temenni ediyorum.
YORUMLAR