Miladi bir yıl sona eriyor ve yeni bir yıl başlıyor. Yeni yılın camiamıza, bölgemize, ülkemize ve insanlığa hayırlı olmasını; barış, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum.
Kavramların karşılaştırıldığı veya yanlış anlaşıldığı bir devirde yaşıyoruz. Bu kavramlar arasında Noel ve Yılbaşı da yer almaktadır. Bu nedenle; Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu “ Batıda farklı anlamlar ifade eden Noel ile yılbaşı kutlamalarının Türkiye’de genellikle birbirine karıştırıldığını, bu sebeple de kamuoyunda spekülasyon ve tartışmalara yol açtığını ifade ediyor.”
Öyleyse nedir Noel Bayramı ve Miladi yılbaşı? Gelin derinlemesine inceleyelim…
Noel Bayramı, Hıristiyan dünyasının 25 Aralık’ta Hz. İsa’nın doğumu nedeniyle kutladıkları dini yortunun adıdır. İncillerde Hz. İsa’nın doğum tarihi ile ilgili bir bilgi yoktur. Dördüncü yüzyıldan önce de böyle bir kutlama yapılmıyordu. Bu nedenle Katolik Kilisesi 25 Aralık’ta Noel’i kutlarken Ermeni Kiliseleri İsa’nın doğumunu 6 Ocak’ta kutlamaktadır. Diğer bazı kiliseler İncillerde geçmiyor diye Noel kutlamalarını reddederler.
İlk dönemlerde kiliselerin dualarla kutladıkları bu bayram, Ortaçağ’dan sonra festival şekline dönüştürülmüştür. Yarı Latin dininin, yarı Kuzey Avrupa geleneklerinin ürünü olan ‘Noel Baba’ da bu bayramda ortaya çıkan bir figürdür. ‘Noel Baba’nın gerçekten yaşadığını belgeleyen hiçbir kanıt yoktur.
Ayrıca, ölüme meydan okumayı simgeleyen yaprak dökmeyen ağaçlar Ortaçağ’dan beri Noel kutlamalarında kullanılagelmiştir.
“Noel Bayramı”nda Hıristiyanlar, Ruhu’l Kuds’ün nefesinden gebe kaldığı sanılan bakire Meryem’in, mucizesini kutlayacaklar. Beytüllehem’deki mağarada asırlar önce gerçekleşen mukaddes olayı tekrar yaşayacaklar. Ulvi inancı olanlar, ayine gidecekler, Mesih’in kanı olan şarabı içecekler. ‘işte doğdu harikalar harikası’ ilahisini söyleyecekler. Eski Ahid’in ‘Mezmurlar’ ilahisini okuyacaklar. Cennet mekân hazla edinecekler. Bayramı hissedecekler.
Bunların Hıristiyanlık inancının gelenekleri, Kilise kültürünün folklorudur. Müslüman olarak bize düşen görev bu anlayışa saygılı olmaktır. Din ve Vicdan özgürlüğünün gereği, İslam’ın özü de budur.
Ancak bugün yaşanan Noel kutlamaları, ışık cinnetine dönüştürülmüş, tüketim çılgınlığının sembolü haline getirilmiş, dini kimliğe büründürülmüş, tamamen bir batı folklor anlayışıdır. Noel batı kaynaklı, din kılıflı bir folklor ve alış-veriş fuarıdır.
Hz. İsa sağ olsaydı kendi adına yapılan bu kutlamalar için ne derdi acaba? Bu kadar şatafatlı törenler, ayinler ister miydi? Dünyaya metelik vermeyen bu büyük Peygamber, kralların anılması gibi anılmak istemezdi elbet.
“Hz. İsa; kendi adına bu çılgınlığa kulaç atanları kutsayacak mıdır?
Hiç sanmam.
Çünkü Hıristiyanlığın temelinde muhtaçlara yardım şartı en başta yer alır. Afrika’daki, Asya’daki, Hıristiyanlar açlıktan kırılırken ‘vur patlasın çal oynasın’ kafası ile kendilerinden başka herkesi inkâr eden insanlara Hz. İsa Şefaat etmez.”
Hıristiyan dünyasındaki Katoliklerin ruhani lideri Papa 2. Jean Paul, halka yaptığı konuşmada, Noel Bayramındaki hediyeleşmenin tüketici mantığına dönüşerek Noel ruhuna zarar verdiğini, Hz. İsa’nın insanlığa Tanrı’nın bir hediyesi olduğunu, Noel hediyelerinin de bunun bir yansıması olması gerektiğini, fakir ve ihtiyaç sahiplerinin sevindirilmesinin İsa’yı memnun edeceğini, Noel’in ruhunun bu olduğunu ifade ediyor. Böylece ışık cinnetine, tüketim çılgınlığına dönüşen Noel mantığının yozlaştırıldığını anlatıyordu.
Hıristiyan din adamlarının bile kabul etmediği bu anlayış bize yabancıdır ve bizim kültürümüz olamaz…
Yılbaşına gelince;
Miladi takvim yılı başlangıcı olan yılbaşı ile Noel Bayramı’nın bir ilgisi yoktur. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu şöyle diyor:
“Yılbaşı miladi takvimi esas alan bütün uluslarca yeni yılın başlangıcı anısına kutlanan bir etkinliktir. Dünya genelinde kutlamalar, dini bir bağlamdan öte kültürel bir anlam ifade etmekte; insanlar yeni yıla yönelik iyilik, bereket, refah, huzur ve barış beklentilerini getirmektedirler. Bu kutlamaların anneler günü, babalar günü, işçi bayramı, doğum günü gibi evrensel kültürün bir parçası olarak üretilen ve insanlığa mal olan olumlu bir davranış biçimi olarak görülmesi gerekir.
Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın da belirttiği gibi, 31 Aralık akşamı yapılan yılbaşı kutlamaları bir yeni yıl törenleri olup, bunun Hıristiyanlık gelenekleriyle bir alakası yoktur.
Bu nedenle Miladi takvim başlangıcı olan yılbaşını, yeni yıl adayıyla, iyi dileklerle, sağlık, mutluluk ve başarı temennileriyle; hatta haram olmayan, israf ve lükse kaçmayan yemek ve eğlencelerle geçirmenin dini açıdan bir sakıncası olamaz.
Ayrıca, İmam Gazeli gibi bir düşünce; “Kalbi tembellikten kurtaracak eğlenceler meşru olmak ve aşırıya kaçmamak şartıyla nafile ibadet yerine geçer.”diyor.
Elbette bu eğlencelerin; alkol, kumar, uyuşturucu, fuhuş gibi olumsuzluklarla, aileye ve çocuklara zarar vererek, çerce kirletilerek, insanlar rahatsız edilerek, kötü örnek olunarak, yasalar çiğnenerek yapılması da İslam’dan onay alamaz.
Yeniden düşünmek zorundayız.
Yeni yıl kutlaması demek, geçen bir yılın muhasebesini yapmak, iyilikleriyle-kötülükleriyle yüzleşmek, başarı ve başarısızlıklarının hesabını yapmak demektir.
Yeni yıl kutlaması demek, yeni planlar yapmak, projeler üretmek, eserler koymak için düşünmek, değerlerle var olmak demektir.
Yeni yıl kutlaması demek, yeni bir yıla, yeni bir anlayışla, yeni bir düşünceyle, yeni bir kafayla girmek; düşünerek, okuyarak, araştırarak, yenilenmek demektir.
Kutlu Nebi: “Ameller niyetlere göredir.” Diyor.
“Siz kendinizi değiştiremezseniz Allah sizi değiştiremez.” diyor Kuran.
Yeni yıl kutlaması demek, iyi niyetlerle kendimizi yenilemek, olumlu yönde değişmek demektir. Felaketlerden ders çıkararak, insana hizmete koşmak, ülkeyi kalkındırmak, huzurun, mutluluğun, barışın hâkim olması içim çalışmaktır.
Yeni yıl kutlamalarının asıl amacı bu olmalıdır.
Bu duygularla yeni yılınızı kutluyorum.
YORUMLAR