Mehmet Akif’ in şu ifadeleri bu ayetin yorumu gibidir adeta:
“Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk.
Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!”
Şanlı tarihimizin en hüzünlü sayfalarından biri üç beyinsiz kafanın sebep olduğu Sarıkamış Faciasıdır. Anadolu’nun yiğit evlatları, kahraman Mehmetçik’lerin drama dönüşen akıl almaz harekâtının hikayesidir bu… Tarih, süngü takılmış tüfekleriyle donarak etten heykele dönüşen yağız Türk evladlarını Sarıkamış’ta görmüştür sadece…
Sonra oturmuş feryat etmiş analar, bacılar, gelinler:
“Dağlar! Dağlar !
Ah, o dağlar!
Yürekleri dağlar…
Sarıkamış dağları,
Allahuekber dağları,
Doksan bin vatan evladına,
Kardan kefen olan dağlar.
Analar, bacılar, gelinler ağlar,
O kar çiçeklerine…”
“Bu dağlar; Allah’ına, vatanına ve ordusuna yemin etmiş 90 bin yiğidin mübarek bedenini bembeyaz kefenle saran ve ruhlarını da ak güvercinler gibi sonsuzluğa uğurlayan dağlardır.
Bütün Anadolu’nun kan tapusu olan dağlar.
Cepheye çarıkla ve yelekle yollanan gencecik delikanlıların gelinlik giyer gibi kardan kefen giydikleri dağlar…
Sarıkamış ve Allahuekber dağları…”
Bu dağların feryadı kısaca şudur:
Balkan Harbi’nin utanç verici hezimeti Osmanlı yöneticilerini perişan ediyordu. Savaşta kaybedilen yerleri tekrar ele geçirmek için akla hayale gelmedik maceralara giriştiler. Enver, Cemal ve Talat Paşa’lar yönetime hâkim olmuşlardı. Özellikle Enver Paşa, Saray’a damat olarak siyaseten de güçlenmişti.
“Enver Bey, 13 Aralık 1913’te yarbaylıktan albaylığa terfi ettiğinde henüz 32 yaşındaydı. Albaylıktan sonra paşalığa, ardından da Harbiye Nazırlığı’na yükseldi. Yarbaylıktan Harbiye Nazırlığı’na yükseliş 18 günlük bir süreci kapsar. Nazır olduktan sadece 5 gün sonra yeni bir atamayla Enver Paşa, Başkomutan vekili yapılır. Başkomutan Kanun-i Esasi gereği padişahtır. Bu atamalar, bedelini milletin ödeyeceği birer likayat katlidir…”
Tarihçi İsmail Hami Danişment Enver Paşa için .”Hangi cepheye gitmişse askeri körü körüne hücuma kaldırmaktan başka bir şey yapmamıştır ve bu yüzden yüz binlerce Türk’ün kanını heder etmiştir.”der.
Enver Paşa, sürgüne gönderdiği tecrübeli Padişah II. Abdülhamid’in , “Savaş çıkacak, savaşa girmek felaket olur.” uyarılarına aldırmaz bile…
Tam bir Alman hayranı da olan Enver Paşa, güçlenen Almanlar’ın denetiminde orduyu yenilemeğe çalışıyor, gizli anlaşmalar yapıyor, Alman generallerin düşünce ve görüşlerine büyük önem veriyordu…
Sonrası malum…
Birinci Cihan Harbi başlamıştı. Polonya’daki Rus Cephesini zayıflatmayı düşünen Almanlar, Türkler’e, Kafkas cephesinde Ruslar’a saldırmalarını tavsiye ettiler. Enver Paşa, taarruz emri verdi. Böylece Balkan Harbi’nde Ruslar’a kaptırılan Kars, Sarıkamış kurtarılacak, hatta Kafkaslar’daki Türk ve Müslümanlar ‘Turan Ellerinde’ Ruslar’a karşı ayaklandırılarak bir dünya zaferine imza atılacaktı!
Harbiye’de Enver Paşa’nın hocası da olan Cephe kumandanı Hasan İzzet Paşa, taarruzun bahara bırakılmasında ısrar ediyordu. Enver Paşa sinirlendi:
“Hocam olmasaydınız sizi idam ettirirdim” diyerek Hasan İzzet Paşa’yı azletti ve Doğu cephesi Kumandanlığı’nı da üzerine aldı.
22 Aralık 1914’te 9. ve 10.Kolordu’dan 60 bin Mehmetçik ‘Allah’uekber’ dağlarında eksi 22 derece soğukta donarak şehit olurlar… Sarıkamış önlerine ancak on bin kişi ulaşır… 40 bin kişilik 11. Kolordu’dan hayatta kalan er yekünü sadece 80 (seksen) Mehmetçiktir… 25 günde tam 86 bin kahramanı kaybederiz. Günde 3440 Mehmetçik eder… Dövüşmeye bile vakit bulamazlar… Donarlar…
“Bir bölüğün neferleri, eksi 40 derece soğukta, önlerindeki askerleri kaybederler. Mehmetçiklerimizi kar kuyuları yutar. Almanların bize verdiği haritalarda şose’ler patika, patikalar ise ölüm vadileri çıkar. Bu Almanların bize taarruz karşılığında verdikleridir.
Ya vermedikleri?!
Askerin sırtında yazlık üniformaları vardır. Ayaklarında postal değil, çarık… İlaç vaat etmişler, vermemişlerdir; silah vaat etmişler, cepheye yetişmemiştir.”
Sarıkamış harekatı tarihin en dramatik faciasıyla sonuçlanmıştır. Bu kadar ucuz harcanan başka bir asker yoktur.
Savaşmaya vakit bulamadan, ayaza ve dona teslim olan, dağ doruklarında kaskatı kesilen Mehmetçikler… Kar çiçeği evlatlarımız ve kehribar gözlü nice subayımız, ceplerindeki mektuplarını posta subayına teslim edemeden şehit olmuşlardır. Parmakları tetiklere kaynamıştır…
Bıyıkları ve sakalları apak buza kesmiştir ama açık gözleri ile siperleri bekleyen kahramanlar gibidir onlar… Parçalanmış olan göğüslerine, bir türlü ellerinden alamadıkları mavzerlerini eritmiş olan azizlerdir onlar… Düşman kumandan ve zabitlerini, karşılarında, kaskatı bedenlerine ve ruhlarına selam durduran yiğitlerdir onlar…
Bugün bile Allahuekber dağlarının yamaçlarından ‘Arş-ı Ala’ya doğru yükselen ‘Allah’u ekber’ sedaları nöbeti hala bırakmamış olan o azizlerin kutlu solukları gibidir.
Bu faciadan sonra Enver Paşa İstanbul’a döner. Soranlara, “Biraz dövüştük… O kadar ‘diyecektir.Biraz kelimesinin karşılığı 90 bin Mehmetçik’tir.
Sarıkamış faciasının sonuçları şöyle sıralanabilir:
1_ Türk ordusunun zayıfladığını düşünen İngilizler Çanakkale boğazına taarruz için hazırlığa başladılar.
2_ Bu faciadan 4ay sonra Ruslar Van’ı işgal ettiler. Ermenileri ayaklandırarak Erzurum, Erzincan, Trabzon ve Gümüşhane’yi istila ettiler… Sonra Ermeni tehciri gerçekleşti…
3_ Doğu cephemiz, Sarıkamış faciasıyla erimemiş olsaydı, bu çapta facialar yaşanır mıydı?
Bütün bunlar beceriksiz yöneticilerin siyaseti kullanarak bir Milleti nasıl perişan ettiklerinin en ibretlik öyküsüdür. Alman menfaatine 90 bin Mehmetçik kurban verilmiştir.
Bugünkü Almanlar bunu biliyor mu acaba?
“Allahuekber dağlarının buzulları üzerinde dolaşanlar bilirler: ‘Kar ve buz tabakasının altından adeta meçhul sesler gelir. Bir uğultu, bir deprem azameti, bir öbür dünyadan sarsıntı sanırsınız. Ölmemişlerdir aslında…”
Çünkü Kur’an-ı Kerim’de:”Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis onlar dirilerdir, Lakin siz anlayamazsınız.”(2/154; 3/169-170) buyurulur.
Mehmetçikler sadece Türk Milleti’nin değil, Türk dünyasının ve İslam coğrafyasının mübarek neferleridir. Bu nedenle asker ocağı, peygamber ocağıdır. Mehmetçik, Muhammed isminden gelir.
Pakistan ‘ın milli şairi Muhammed İkbal, rüyasında Mehmetçiklerin kutlu kanını yüce Peygambere hediye götürür.
Şu halde Mehmetçiği harcayanlar kendilerini, geleceklerini ve Türk Milleti’ni harcarlar. Nitekim acemice bu Anadolu yiğitlerini harcayanlar harcanmışlar, Enver, Talat ve Cemal Paşa’lar katledilmişlerdir.
Güneydoğu’da Mehmetçiğe kurşun sıkan beyinsizler bu gerçeği ne zaman anlayacaklar? Harcandıkları zaman mı?
Enver Paşa, ülkeyi terk ederken yaveri Mersinli Cemal Paşa’ya şu acı itirafı yapacaktır: Turan yapacaktık, viran olduk. Bizim en büyük günahımız, Sultan Hamid’i anlayamamaktır. Yazık Paşam, çok yazık!...”
Kupkuru bir vatan sevgisi, hamasetle birleşince insana neler yaptırıyor. Bu bir kafa meselesi.
Gerçekten yazık, çok yazık olmuş Mehmetçiklere…
Marifet, bu günümüzü onlara borçlu olduğumuzu unutmamaktır.
Ruhları şad olsun!
YORUMLAR