Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


ŞEKİL DİNDARLIĞI

03 Nisan 2018 - 13:38

Bu dünyayı cennete çeviremeyenler ahrette cennet yüzü göremezler. Çünkü İslam, öncelikle yaşadığımız bu dünyayı cennete dönüştürmek için gönderilmiş ilahi bir dindir. Ve cennet önce bu dünyada kazanılır. Dünyası cennet gibi olmayanın, dünyada cennette yaşar gibi yaşayamayanın ahreti cennet olamaz.
 
   Mehmet Akif’in ifadesiyle: 
     “Ne ekmiştin ki mahsul istiyorsun bir de ferdadan?
      Senin meşru olan hakkın: Bu gün hüsran, yarın hüsran
     Eğer maksudu ancak ahret olsaydı Yezdan’ın:
     Ne hikmet vardı ibdaında hiç yoktan bu dünyanın?” (1)

      Bugün bir sürü sahte doğru ile karşı karşıyayız. Eğri cetvel ile doğru çizgi çizilemez. Sahte, göstermelik İslami yaşayışla cennet kazanılamaz.

      “Dindarların daha görünür olmasıyla birlikte fark edilen bir gerçek var: Toplum; başörtüsü, alkol, (Şevval orucu, Umre seyahati, Ramazan’da her akşam farklı camide Teravih namazı AK.)gibi görünür konularda din adına ahkâm keserken, kul hakkı, adalet, iftira mevzularında gevşek davranıyor. Din psikologları ve din sosyologları bunu manadan yoksun şekil dindarlığına bağlıyorlar.”(2)

       Çevreye dindar aile babası görüntüsü verenler, çocuklarının hak ve hukukları gibi ahlaki değerlere dikkat etmiyorlar. 13-14 yaşına gelmiş kız çocuklarını mal gibi satarak başlık parasını afiyetle yiyebiliyorlar. Dindar görünen kimi iş adamları çevrelerinden uzakta ikinci bir ev açabiliyor ve eşini aldatabiliyor. Eşini aldatan bir adam herkesi aldatabilir. Mevlit mevlit gezen başı örtülü kadınlar dedikodu yapıp insanları çekiştirmekten sakınmıyorlar. Dinin emir ve yasaklarından habersiz bazı Müslümanlar birbirini kâfir ilan etmekten çekinmiyorlar.(3)

        Hemen her gün duyduğumuz dolandırıcılık, sahte imza, çek senet anlaşmazlıkları ahde vefayı hayatımızdan nasıl çıkardığımıza işaret ediyor. Ahde vefa, Allah’a karşı sorumluluklarımızı ve gündelik hayatta verdiğimiz sözleri yerine getirme anlamına geliyor…İlahiyatçı Dr Ramazan Kazan, “Mümin’in en büyük sermayesi itibarıdır. Bu itibar kaynağı ise ahde vefadır. Mümin tutamayacağı sözleri vermeyen, karşısındakini hiçbir zaman mağdur etmeyen kişidir” diyor.

        Dr Ramazan Kazan’a göre: “Bugün meydana gelen huzursuzlukların sebeplerinden biri verilen sözlerin yerine getirilmemesidir. Böyle olunca iflas, cinayet ve intihar olayları artıyor.”(4)
               Dindarlık bu mu, İslam böyle mi Allah aşkına?

        Nitekim Yüce Mevla şöyle buyuruyor: “’Rabbimiz Allah’tır’ deyip dosdoğru olanlara gelince; onlara melekler gelip şöyle derler: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vaat olunan cennetle sevinin, mutlu olun.” (Fussilet 41/30)  Eğer bugün melekler bizi terk etmiş, bize dönüp bakmıyorsa, şeytanlar etrafımızda cirit atıyorsa, bunu birazda kendimizde, sahtekarlığımızda, dolandırıcılığımızda, dürüst olmayan işlerimizde, helel olmayan aşlarımızda, ölçüsüz davranışlarımızda aramamız gerekmiyor mu?
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1-Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 348.
2-Arife Kabil, Ahlaki Zaafların Sebebi Şekil Dindarlığı, Zaman Pazar, 17 Ağustos214.
3-Krş. Arife Kabil, agy.
4- Bkz. Zaman, 5Şubat2011.

     

          Devletten teşvik kredisi alıp borcunu ödemeye gelince, iflas ettiğini beyan edip devleti dolandıranlar ön safta namaz kılmayı bırakmıyorlar. İflas ettiğini söyleyip törenle Hacca, umreye giden gösteriş meraklısı Müslümanlar var bu ülkede.

        Neden bu şekilde Hacca ve umreye gidiyorlar?

        Herhalde günahlarını affettirip “anasından doğduğu gibi günahsız olmak” için. Haccı ve umreyi bile günahları temizleme aracına dönüştürmüşler. Bazı hocalarımızda: “Hac ibadetini yerine getiren kimse günahlarından çıkıp anasından doğduğu gün gibi olacaktır.” (5) rivayetiyle buna çanak tutuyorlar.

        “Haccın günahları yıkayacağını anlatan benzer anlamdaki mevzu olduğu bildirilmektedir (Elbani, Silsiletü’l-ehadisi’z- zaife,II,23). Yine Hacca giden kimsenin günahlarının affedileceğine dair bir çok haber nakledilmekle birlikte zayıf ve mevzu oldukları ifade edilmektedir (İbnü’l Cevzi, el-Mevzuat,II,591-596)” (6)

        Konuyla ilgili şu değerlendirmelere özellikle dikkatinizi çekmek isterim:

        “…Yoksul olduğu için hacca gidemeyen milyonlara (hasta, yaşlı, özürlü, fakir) mukabil, sırf binlerce Euro’su olduğu için hacca gidenlere bol kepçeden dağıtılan, ‘anadan doğduğu günkü gibi günahı sıfırlamış olma’ avantajı, ‘ver parayı sildir günahı’ anlamına gelmez mi? Böyle bir yaklaşım, daha başlangıçta ibadetin ruhunu öldüren bir yaklaşım değil mi?”(7)

        “Sonra Müslümanlar aldatıcı bir cümleyle kendilerini aldatıyorsa: ‘Hac edenin günahları –anasından doğduğu gün gibi – bağışlanır’ deniliyorsa haccın ruhu yakalanmamış demektir.

        Hayret! Çiğnenmiş hakları öncelikle yerine getirmeden, bu hakları sahibine teslim etmeden, bu haklardan kurtulmak için Kâbe’ye gidiyor insan… Başkalarının hakkını çiğneyerek hacca gidilmez.”(8)

        Ama bu coğrafyada gidiliyor hem de dini törenle!

        Sadece bunlar mı?

        “En son bir Üniversite’nin bahar şenliklerinde eğlenirken erkek arkadaşının omzuna çıkan başı örtülü kız öğrenci ise Türkiye’de dindarların bir kısmının geçirdiği buhranın fotoğrafı olarak yorumlandı.

        Toplumdaki muhafazakârlaşmanın beraberinde dindarlığı getirmediği tespitleri yapıldı…”(9)

       “ Ölen anne ve babalarının maaşını alabilmek için eşinden anlaşmalı boşanan kadınlar, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) başını ağrıtmaya devam ediyor… Son beş yılda evlere denetime giden müfettişler, 13 bin kadının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığını belirledi. Alo 170 hattına en çok ihbar İstanbul ve Zonguldak’tan geliyor. En çok ihbar edenler ise boşanan kadınların anneleri. Çünkü aylık bağlanan kadın annesinin maaşını düşürüyor.” (10)

5 – İmadü’l İslâm, vr. 148b’den naklen Dr Hatice K. Arpaguş, Osmanlı Halkının Geleneksel İslam Anlayışı, 380.
6-Dr Hatice K. Arpaguş, age, 380, dipnot:3.
7-Sami Hocaoğlu, Mebrur Olmuş Bir Hac İçin…, Yeni Şafak, 12 Ocak 2007.
8-Doç Dr Osman Şekerci, Bilgi Toplumunda Müslüman’ın Öncelikleri, 22-23.
9-Bkz. Zaman Cumartesi, 17 Mayıs 2014.
10-Bkz. Zaman, 24 Temmuz 2013

 

     

        Cinsel suçlar son on yılda sekiz binden otuz üç bine çıkmış.Demek ki son on yılda binlerce cinsel sapık ürettik ( 2012 yılı itibariyle).

        “Devlet kuruluşlarından alınan verilerle 2008 yılından bu yana kaçırılan çocuk sayısı 27 bini geçmiş durumda…” (11)

        Başkasının çocuğunu neden kaçırırsınız?

        Burası İslam ülkesi mi, dağ başı mı?

        “ 30 önemli ilacın sahtesini üreten ilaç simsarlarının, 3 liralık nezle ilacının ambalajını değiştirip 1500 liraya kanser ilacı diye sattığı belirlendi.

  Çetenin bir özel hastane, dört Onkoloji doktoru ve profesörü, yedi eczacı ve ecza sahibiyle çalıştığı öne sürüldü…” (12)

        Haa! Şimdi sormak gerekir:

        Biz gerçekten Müslüman mıyız?

        Bu soruya Mehmet Akif’ten bir dörtlükle cevap veriyorum:
       “Müslümanlık nerde? Bizden geçmiş insanlık bile…
        Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile!
        Kaç hakiki Müslüman gördümse: Hep makberdedir.
       Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!”(13)

        “Halbuki Allah Kur’an’da bizlerden namaz kılıp, oruç tutmamızı istediği kadar, borçluyu sıkıştırmayıp, ona kolaylık göstermemizi, hatta borçları Allah rızası için silmemizi de istemektedir…”(14)

        Şimdi nafile umreye giden kimi Müslümanlardan ekonomik sıkıntısı olan bir gariban için borç para isteyin bakalım, alabilecek misiniz? Adam mesela parasını faize mi yatırır, komşusuna borç mu verir? Allah için borç vermek mi daha sevap nafile umreye gitmek mi? Fakir komşumuza faizden daha fazla değer veremiyorsak Müslümanlığımız her zaman tartışmalıdır.

        Biz kimi aldatıyoruz, Allah’ı mı kendimizi mi?

        Burada gençlere de seslenmek istiyorum ki bazen: “Gençlere bakıyorum; karnı ve cebi dolu, beyni ve kalbi aç. Mesela bir şarkıcı haykırıyor, ‘Hoşuma gitmiyor böyle yaşamak!’ Herkesin imrendiği, herkesin hayran olduğu şarkıcı, yaşadığı hayatı beğenmiyor. Halbuki en lüks gazinolarda şarkı söylüyor, alkış topluyor, bol para kazanıyor. Bir çiçek gibi kristal vazo da ama ruhu, kalbi, vicdanı o hayatı istemiyor. Huzursuz…”(15)

11-Dr Zeynep Işık Ercan, Kaçırma Olaylarına Sorumluluk Ve İhmaller Açısından Bir Bakış, Zaman, 10 Mayıs 2014.
12-Bkz, Zaman, 18 Mayıs 2014.
13-Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 346.
14-M. Hayri Kırbaşoğlu, Ahir Zaman İlmihali, 218. (Mesela bakınız Bakara 2/245-280, Hadid 57/18, Teğabün 64/17. Âyetleri…)
15-Hekimoğlu İsmail, Bahtiyar!, Zaman, 16 Ağustos 2014

  

 

 

        Neden?

        Çünkü dindarlığımızın özü, ruhu kayboluyor. Müslüman kitle hızlı bir biçimde şekil dindarlığına kayıyor. Artık İslamî hassasiyetler dikkate alınmıyor. Doğruluk, dürüstlük vefa, karşılıksız yardım, adalet, hak ve hukuk, sevgi ve saygı gibi değerler kayboluyor.

        Bu durum toplum için felaket bir şeydir.

        “Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporu 2013 Çalışmasına göre, dünyanın en mutlu insanları sırasıyla Danimarka, Norveç ve İsviçre’de yaşıyor. Ayrıca gelişmiş ülke vatandaşlarının genelde daha mutlu olduğu göze çarpıyor. Ancak Müslüman ülkelerde ilk yirmiye sadece Birleşik Arap Emirlikleri girebilmiş. Bunun haricinde Müslüman ülke vatandaşlarının hayatlarından memnun olduklarını söylemek oldukça zor. Sıralamada Suudi Arabistan 33., Türkiye 77., Bosna 107., İran 115., Yemen 147. Olarak yer alıyor…”(16)

        Ruhtan yoksun şekil dindarlığının Müslüman ülkeleri getirdiği nokta bu.

        Konuyu Yüce Allah’ın şu ölümsüz âyeti ile bağlayalım:

       “Allah’a çağıran, dürüst ve ahlaklı davranan ve ‘elbette ben kayıtsız şartsız Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet 41/33).             

YORUMLAR

  • 0 Yorum