Bu dünyayı cennete çeviremeyenler
ahrette cennet yüzü göremezler. Çünkü İslam, öncelikle yaşadığımız bu dünyayı
cennete dönüştürmek için gönderilmiş ilahi bir dindir. Ve cennet önce bu
dünyada kazanılır. Dünyası cennet gibi olmayanın, dünyada cennette yaşar gibi
yaşayamayanın ahreti cennet olamaz.
Mehmet Akifin ifadesiyle:
Ne ekmiştin ki mahsul istiyorsun
bir de ferdadan?
Senin meşru olan hakkın: Bu gün
hüsran, yarın hüsran
Eğer maksudu ancak ahret olsaydı
Yezdanın:
Ne hikmet vardı ibdaında hiç yoktan
bu dünyanın? (1)
Bugün bir sürü sahte doğru ile karşı karşıyayız.
Eğri cetvel ile doğru çizgi çizilemez. Sahte, göstermelik İslami yaşayışla
cennet kazanılamaz.
Dindarların daha görünür olmasıyla
birlikte fark edilen bir gerçek var: Toplum; başörtüsü, alkol, (Şevval orucu,
Umre seyahati, Ramazanda her akşam farklı camide Teravih namazı AK.)gibi
görünür konularda din adına ahkâm keserken, kul hakkı, adalet, iftira
mevzularında gevşek davranıyor. Din psikologları ve din sosyologları bunu
manadan yoksun şekil dindarlığına bağlıyorlar.(2)
Çevreye dindar aile babası görüntüsü
verenler, çocuklarının hak ve hukukları gibi ahlaki değerlere dikkat
etmiyorlar. 13-14 yaşına gelmiş kız çocuklarını mal gibi satarak başlık
parasını afiyetle yiyebiliyorlar. Dindar görünen kimi iş adamları çevrelerinden
uzakta ikinci bir ev açabiliyor ve eşini aldatabiliyor. Eşini aldatan bir adam
herkesi aldatabilir. Mevlit mevlit gezen başı örtülü kadınlar dedikodu yapıp
insanları çekiştirmekten sakınmıyorlar. Dinin emir ve yasaklarından habersiz
bazı Müslümanlar birbirini kâfir ilan etmekten çekinmiyorlar.(3)
Hemen her gün duyduğumuz
dolandırıcılık, sahte imza, çek senet anlaşmazlıkları ahde vefayı hayatımızdan
nasıl çıkardığımıza işaret ediyor. Ahde vefa, Allaha karşı sorumluluklarımızı
ve gündelik hayatta verdiğimiz sözleri yerine getirme anlamına
geliyor
İlahiyatçı Dr Ramazan Kazan, Müminin en büyük sermayesi itibarıdır.
Bu itibar kaynağı ise ahde vefadır. Mümin tutamayacağı sözleri vermeyen,
karşısındakini hiçbir zaman mağdur etmeyen kişidir diyor.
Dr Ramazan Kazana göre: Bugün meydana
gelen huzursuzlukların sebeplerinden biri verilen sözlerin yerine
getirilmemesidir. Böyle olunca iflas, cinayet ve intihar olayları artıyor.(4)
Dindarlık bu mu, İslam
böyle mi Allah aşkına?
Nitekim Yüce Mevla şöyle buyuruyor:
Rabbimiz Allahtır deyip dosdoğru olanlara gelince; onlara melekler gelip
şöyle derler: Korkmayın, üzülmeyin, size vaat olunan cennetle sevinin, mutlu
olun. (Fussilet 41/30) Eğer bugün
melekler bizi terk etmiş, bize dönüp bakmıyorsa, şeytanlar etrafımızda cirit
atıyorsa, bunu birazda kendimizde, sahtekarlığımızda, dolandırıcılığımızda,
dürüst olmayan işlerimizde, helel olmayan aşlarımızda, ölçüsüz
davranışlarımızda aramamız gerekmiyor mu?
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1-Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 348.
2-Arife Kabil, Ahlaki Zaafların Sebebi Şekil Dindarlığı, Zaman Pazar, 17
Ağustos214.
3-Krş. Arife Kabil, agy.
4- Bkz. Zaman, 5Şubat2011.
Devletten teşvik kredisi alıp borcunu
ödemeye gelince, iflas ettiğini beyan edip devleti dolandıranlar ön safta namaz
kılmayı bırakmıyorlar. İflas ettiğini söyleyip törenle Hacca, umreye giden
gösteriş meraklısı Müslümanlar var bu ülkede.
Neden bu şekilde Hacca ve umreye
gidiyorlar?
Herhalde günahlarını affettirip
anasından doğduğu gibi günahsız olmak için. Haccı ve umreyi bile günahları
temizleme aracına dönüştürmüşler. Bazı hocalarımızda: Hac ibadetini yerine
getiren kimse günahlarından çıkıp anasından doğduğu gün gibi olacaktır. (5)
rivayetiyle buna çanak tutuyorlar.
Haccın günahları yıkayacağını anlatan
benzer anlamdaki mevzu olduğu bildirilmektedir (Elbani, Silsiletül-ehadisiz-
zaife,II,23). Yine Hacca giden kimsenin günahlarının affedileceğine dair bir
çok haber nakledilmekle birlikte zayıf ve mevzu oldukları ifade edilmektedir
(İbnül Cevzi, el-Mevzuat,II,591-596) (6)
Konuyla ilgili şu değerlendirmelere
özellikle dikkatinizi çekmek isterim:
Yoksul olduğu için hacca gidemeyen
milyonlara (hasta, yaşlı, özürlü, fakir) mukabil, sırf binlerce Eurosu olduğu
için hacca gidenlere bol kepçeden dağıtılan, anadan doğduğu günkü gibi günahı
sıfırlamış olma avantajı, ver parayı sildir günahı anlamına gelmez mi? Böyle
bir yaklaşım, daha başlangıçta ibadetin ruhunu öldüren bir yaklaşım değil
mi?(7)
Sonra Müslümanlar aldatıcı bir
cümleyle kendilerini aldatıyorsa: Hac edenin günahları anasından doğduğu gün
gibi bağışlanır deniliyorsa haccın ruhu yakalanmamış demektir.
Hayret! Çiğnenmiş hakları öncelikle
yerine getirmeden, bu hakları sahibine teslim etmeden, bu haklardan kurtulmak
için Kâbeye gidiyor insan
Başkalarının hakkını çiğneyerek hacca gidilmez.(8)
Ama bu coğrafyada gidiliyor hem de dini
törenle!
Sadece bunlar mı?
En son bir Üniversitenin bahar
şenliklerinde eğlenirken erkek arkadaşının omzuna çıkan başı örtülü kız öğrenci
ise Türkiyede dindarların bir kısmının geçirdiği buhranın fotoğrafı olarak
yorumlandı.
Toplumdaki muhafazakârlaşmanın
beraberinde dindarlığı getirmediği tespitleri yapıldı
(9)
Ölen anne ve babalarının maaşını
alabilmek için eşinden anlaşmalı boşanan kadınlar, Sosyal Güvenlik Kurumunun
(SGK) başını ağrıtmaya devam ediyor
Son beş yılda evlere denetime giden
müfettişler, 13 bin kadının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığını belirledi. Alo
170 hattına en çok ihbar İstanbul ve Zonguldaktan geliyor. En çok ihbar
edenler ise boşanan kadınların anneleri. Çünkü aylık bağlanan kadın annesinin
maaşını düşürüyor. (10)
5
İmadül İslâm, vr. 148bden naklen Dr Hatice K. Arpaguş, Osmanlı Halkının
Geleneksel İslam Anlayışı, 380.
6-Dr Hatice K. Arpaguş, age, 380, dipnot:3.
7-Sami Hocaoğlu, Mebrur Olmuş Bir Hac İçin
, Yeni Şafak, 12 Ocak 2007.
8-Doç Dr Osman Şekerci, Bilgi Toplumunda Müslümanın Öncelikleri, 22-23.
9-Bkz. Zaman Cumartesi, 17 Mayıs 2014.
10-Bkz. Zaman, 24 Temmuz 2013
Cinsel suçlar son on yılda sekiz binden
otuz üç bine çıkmış.Demek ki son on yılda binlerce cinsel sapık ürettik ( 2012
yılı itibariyle).
Devlet kuruluşlarından alınan
verilerle 2008 yılından bu yana kaçırılan çocuk sayısı 27 bini geçmiş durumda
(11)
Başkasının çocuğunu neden kaçırırsınız?
Burası İslam ülkesi mi, dağ başı mı?
30 önemli ilacın sahtesini üreten
ilaç simsarlarının, 3 liralık nezle ilacının ambalajını değiştirip 1500 liraya
kanser ilacı diye sattığı belirlendi.
Çetenin bir özel hastane, dört Onkoloji
doktoru ve profesörü, yedi eczacı ve ecza sahibiyle çalıştığı öne sürüldü
(12)
Haa! Şimdi sormak gerekir:
Biz gerçekten Müslüman mıyız?
Bu soruya Mehmet Akiften bir dörtlükle
cevap veriyorum:
Müslümanlık nerde? Bizden geçmiş insanlık
bile
Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok,
nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse: Hep
makberdedir.
Müslümanlık, bilmem amma, galiba
göklerdedir!(13)
Halbuki Allah Kuranda bizlerden
namaz kılıp, oruç tutmamızı istediği kadar, borçluyu sıkıştırmayıp, ona
kolaylık göstermemizi, hatta borçları Allah rızası için silmemizi de
istemektedir
(14)
Şimdi nafile umreye giden kimi
Müslümanlardan ekonomik sıkıntısı olan bir gariban için borç para isteyin
bakalım, alabilecek misiniz? Adam mesela parasını faize mi yatırır, komşusuna
borç mu verir? Allah için borç vermek mi daha sevap nafile umreye gitmek mi?
Fakir komşumuza faizden daha fazla değer veremiyorsak Müslümanlığımız her zaman
tartışmalıdır.
Biz kimi aldatıyoruz, Allahı mı
kendimizi mi?
Burada gençlere de seslenmek istiyorum
ki bazen: Gençlere bakıyorum; karnı ve cebi dolu, beyni ve kalbi aç. Mesela
bir şarkıcı haykırıyor, Hoşuma gitmiyor böyle yaşamak! Herkesin imrendiği,
herkesin hayran olduğu şarkıcı, yaşadığı hayatı beğenmiyor. Halbuki en lüks
gazinolarda şarkı söylüyor, alkış topluyor, bol para kazanıyor. Bir çiçek gibi
kristal vazo da ama ruhu, kalbi, vicdanı o hayatı istemiyor. Huzursuz
(15)
11-Dr
Zeynep Işık Ercan, Kaçırma Olaylarına Sorumluluk Ve İhmaller Açısından Bir
Bakış, Zaman, 10 Mayıs 2014.
12-Bkz, Zaman, 18 Mayıs 2014.
13-Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 346.
14-M. Hayri Kırbaşoğlu, Ahir Zaman İlmihali, 218. (Mesela bakınız Bakara
2/245-280, Hadid 57/18, Teğabün 64/17. Âyetleri
)
15-Hekimoğlu İsmail, Bahtiyar!, Zaman, 16 Ağustos 2014
Neden?
Çünkü dindarlığımızın özü, ruhu
kayboluyor. Müslüman kitle hızlı bir biçimde şekil dindarlığına kayıyor. Artık
İslamî hassasiyetler dikkate alınmıyor. Doğruluk, dürüstlük vefa, karşılıksız
yardım, adalet, hak ve hukuk, sevgi ve saygı gibi değerler kayboluyor.
Bu durum toplum için felaket bir
şeydir.
Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk
Raporu 2013 Çalışmasına göre, dünyanın en mutlu insanları sırasıyla Danimarka,
Norveç ve İsviçrede yaşıyor. Ayrıca gelişmiş ülke vatandaşlarının genelde daha
mutlu olduğu göze çarpıyor. Ancak Müslüman ülkelerde ilk yirmiye sadece
Birleşik Arap Emirlikleri girebilmiş. Bunun haricinde Müslüman ülke
vatandaşlarının hayatlarından memnun olduklarını söylemek oldukça zor.
Sıralamada Suudi Arabistan 33., Türkiye 77., Bosna 107., İran 115., Yemen 147.
Olarak yer alıyor
(16)
Ruhtan yoksun şekil dindarlığının
Müslüman ülkeleri getirdiği nokta bu.
Konuyu Yüce Allahın şu ölümsüz âyeti
ile bağlayalım:
YORUMLAR