Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


Sünnet Olmak (Hitan)

03 Nisan 2018 - 13:38

Sünnet düğünleri, sünnet konvoyları, sünnet hediyeleri milletimizle bütünleşerek ölümsüz geleneğe dönüşmüş: Sünnet olmak!
Anne ve babaları zevkli bir telaşa, sünnet olacak yavruları tatlı bir korku ve heyecana götüren sünnet bugün de bütün canlılığı ile ülkemiz de yaşatılmaya çalışılıyor.
‘’ Sünnet Arapça adı ile ‘Hitan ‘ erkek çocukların tenasül organının ucundaki deri kılıfını kesilmesi ameliyesidir. ‘’ (1)
Kur’an da sünnetle ilgili bir hüküm olmamakla beraber Hz peygamber’in hadislerinden hareketle ve Müslüman toplumların önem verdikleri bir gelenek olması itibariyle Müslüman olmanın alameti olarak görülmüştür. (2)
Hz. Peygamber ( s.a.v) sünneti önemle tavsiye etmiştir.

‘’ Sünnet fıtrattandır. ‘’
‘’ Sünnet erkeklere sünnettir ‘’
‘’ Üzerinden küfür tüyünü at ve sünnet ol ‘’

Şu bir gerçektir ki, insanlığın yararına olan evrensel pratikler her devirde ve her dinde insanlar tarafından benimsenerek uygulanmıştır. Güney Amerika’ dan Afrika’ ya hatta Avustralya’ ya kadar bir çok kültürde ve dinde sünnetin uygulanması bu gerçeği gösterir. M.Ö 4000 yılında Çin’de kral mezarlarındaki kabartmalarda sünnet resmedilmiştir. Aynı şekilde M.Ö 4000 yılında Firavun Ramses’in oğlunun sünnet edildiğine dair belgeler vardır. Bu örnekler sünnetin önemini ve çok eskilere dayandığını göstermektedir.
Tevrat’a göre sünnet olma Tanrı ile Hz. İbrahim arasındaki ahdin hükümlerinden biri hatta bu ahdin sembolüdür. Bu sebeple Yahudilikte sünnet hükmü ve uygulaması devam etmektedir.
İncil’de ise; ‘’ sekizinci gün çocuğu (Yahya’yı ) sünnet etmek için geldiler… ‘’ (6) ve ‘’ Çocuğu ( İsa’yı ) sünnet için sekizinci gün tamam olunca. ‘’ (7)  açıklamalarından doğumun sekizinci günüde Yahya ve İsa’nın sünnet oldukları anlaşılmaktadır. Buna rağmen; ‘’ Pavlosçu Hıristiyanlıkta bedenin değil kalbin sünnetli olmasının önemli olduğu şeklindeki bir yorumla sünnet terk edilmiştir. (8)
Cahiliye Arapları hem erkeği hem kadını sünnet ederlerdi. Bugün kız çocuklarının sünneti sadece Mısır, Arabistan, ve Cawa’ da devam etmektedir. (9)
‘’ Bazı haberlerde İbrahim Peygamber’in ilk sünnet olan kişi olduğu, 80 yaşında (12) 99 yaşında (13) ve 120 yaşında (14) kendi kedini keserle sünnet ettiği anlatılmaktadır.
Öncelikle sünnet gibi önemli bir konuyu Hz. İbrahim ile başlatarak önceki peygamberleri sünnetsiz ilan etmek büyük haksızlıktır. İkinci olarak İbrahim gibi büyük bir Allah dostunu 80 yaşına kadar sünnetsiz yaşamaya mahkum etmek çok büyük bir gaflettir. Hz. İbrahim’i keserle kendi kendisine sünnet ettirmek de çok büyük saptırmadır. Hz. İbrahim keser anlamına gelen kaddumla değil, Şam’a bağlı kaddum denilen bir köyde sünnet olmuştur. (16) Ne olur başkalarını kendimize güldürmeyelim.
Kemal İbnül-Adim gibi bir araştırmacı, Hz. İbrahim’in yaşı ile ilgili tesbitlerin doğru olmadığını bildirmektedir.(17) Dolayısıyla Hz. İbrahim’in 80 yaşında ve daha ileri bir yaşta sünnet olması makul ve mantıklı değildir.
Peygamberimiz (s.a.v): ‘’ Beş şey fıtrattır: hitan (sünnet olmak ) Etek Trajı olmak, koltuk altının temizlenmesi, tırnakların kesilmesi, bıyıkların kesilmesi’’ buyurmuştur. ‘’ Fıtrat insanlığın üzerinde anlaştığı, her devirde uygulanan pratiklerdir. Muhtemeldir ki çıkışı dinlerle ve peygamberlerle beraber başlamıştır.
Yine peygamberimiz (s.a.v): ‘’ Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek ve evlenmek’’ demiştir. (19)

‘’ Biz sünnetin ilk insanla beraber yapılmaya başladığını düşünüyoruz… Bu hadis, sünnetin Hz. Adem’le başladığını bildirmektedir. En eski kavimlerde sünnetin icra edilmesi de bu düşüncemizi kuvvetlendirmektedir.
Şu Halde:
Fıtratın doğal sonucu olan sünnet bütün peygamberlerin uyguladığı evrensel bir eylemdir. Bu nedenle:
Çocuğun sünnet ettirilmesi babanın görevidir. Sünnetin yaşı konusunda görüş birliği yoktur. Doğum ile buluğ yaşı arasında herhangi bir zamanda yapılabilir. Hz. Peygamber’ in torunları Hasan ile Hüseyin’i doğumlarının yedinci günü sünnet ettirdiğine dair bilgiler vardır. (21) Ayrıca Hz. İbrahim’in oğulları İsmail on üç yaşında, İshak ise sekiz günlük iken sünnet olmuşlardır. (22)
Hz. Adem ile başlayan, Hz. İbrahim ile devam eden Hz. Peygamberler’ in de önemle tavsiye ettiği sünnet için tıp ne diyor?
Tıp bugün sünnet yapılmalıdır diyor. Zira sünnetsizlerde balanitis, pasthitis gibi iltihaplar… sünnet derisi darlığı, penis kanseri v.s sık görülmektedir. Tıp litaretüründe  pek çok penis kanseri vakaları bildirilmiştir. Ülkemiz ve diğer Müslüman ülkelerde bu kanser son derce az görülür. (23)
‘’ James Rabert  (Ceymis Rabırt ) 1986’da yayınlanan bilimsel makalesinde:
•    Sünnet, sünnet derisindeki bakteri kümelerini önler’’ demektedir… (24)
Üroloji Uzmanı Prof Dr M. Özyurt’ da şöyle demiş: 
‘’ Sünnette kesilen deri parçası, hastalığın sebebi olan mikroorganizmaların yerleşip çoğalmaları için en iyi bir ortamdır. Durum böyle olunca üriner sistem enfeksyonları sık sık oluşabilmektedir. Bu noktada ölüme varan sonuçlar çıkabilmektedir.’’  (25)
Sünnetli ve sünnetsiz çocuklar arasında Ginsburg ve Mc CRoken tarafından 1982 yapılan çalışmalar dikkat çekicidir. Bu iki araştırmacı üriner sistem enfeksyonlarına yakalanan erkek çocukların % 95’inin sünnetsiz olduğunu tespit etmişlerdir. “ (26)
‘’ Fransız ve Güney Afrikalı bilim adamlarının ortak çalışması, sünnetli erkeklerin AIDS hastalığına neden olan HIV virüsünü kapma riskinin %70 azaldığını ortaya koydu.” (27)
“Sünnet, erkekleri sadece HIV virüsünden değil, cinsel ilişki ile bulaşan birçok hastalıktan da koruyor. Sünnetsiz erkeklerde bir çok virüs, mikrop ve bakteri kapalı derinin altında kalarak vücuda daha kolay girebiliyor. Sünnetli erkeklerde ise mikroorganizmalar tutunacak yer bulamıyor.” (28)
“Sözü Dr. Dubois Raymon’un sünneti kanunlaştıran şu vecizesi ile bitirelim.
‘Sünnet çiçek aşısı gibi bütün erkeklere mecbur edilmelidir.’” (29)
“Görülüyor ki sünnet ilkel bir gelenek değil tıbbi bir pratiktir… Kısaca sünnet insan sağlığı için gerekli doğal bir işlemdir.” (30)
Sünnet cerrahi bir müdahaledir. Sağlık şartlarına uygun olarak uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Berberlerin, abdalların ve ehliyetsizlerin elinden alınarak tıp uzmanlarına ve hastanelere verilmesi gereken sünnet, çocukların hayatlarını perişan eden bir uygulamaya da dönüştürülmemelidir.
 
SÜNNET EĞLENCELERİ

Peygamberimiz ’in arkadaşlarından bir çoğunun çocuğunu sünnet ettirirken eğlenceye yer verdiği ve özel sünnet törenleri yaptığı kimi kaynaklardan bildirilmektedir.
(1) Abdullah B. Abbas’ın sünnet ettirdiği oğlu için eğlence düzenlediği ve erkek oyuncular kiraladığı belirtilmektedir.
(2) Bu nedenle harama  gitmeyen, aşırılığa ve israfa kaçmayan sünnet eğlencelerinin makul karşılanması gerekir. Büyük milletimiz öteden beri sünnet törenlerine özel önem vermiş, sünneti düğünle birleştirerek sünnet düğünü geleneğini başlatmıştır.
(3) Osmanlılarda en muhteşem şenlikler şehzade sünnetleri için yapılan sünnet düğünlerinde görülür. Şehzadelerle, zengin aile çocuklarının sünnetinde fakir aile çocukları da sünnet ettirilir ve törenler haftalar ve aylarca devam ederdi. Fatih Sultan Mehmet’in çocukları için düzenlenen sünnet törenleri bir ay sürmüştü.
(4) Tarihimizde sünnet törenlerinin bu kadar görkemli olmasının anlamı nedir? Emevi yönetimi hicri 110 yılında cizye gelirlerinden mahrum kalan hazinenin kasalarını doldurabilmek için dine toplu girişleri zorlaştırmış, arap olmayanlar için yeni Müslümanlık koşulları çıkarılmıştı. Bunlardan biride sünnet olmaktı. Bu şart o günün koşullarında insanları çok zorluyordu. Çünkü yeni Müslüman olanlar yetişkin insanlardı. O günün şartlarında bunların sünnet olmaları kolay olmuyordu.
(5) İslam Dini’ne girmek için Kelime-i Şehadet getirmek yeterliyken
(6)Emevilerce sünnet olmakta Müslümanlığın olmazsa olmaz şartına dönüştürülmüştü. Bu anlayışın düşündürücü bir örneğini Coorci Zeydan’ın İslam Medeniyeti tarihi’nden dinleyelim:
Türklerin Müslüman olmaları halinde kendilerinden cizye alınmaması Emevi Meliklerince valilere emredilmişti. Bu nedenle cizye gelirlerinin azaldığını gören bir vali, Müslüman olan Türklerden tekrar cizye alınması için harekete geçmiş ve devrin halifesi Ömer b. Aziz’e müracaat ederek:
“Cizye alınmadığı için Türkler akın akın Müslüman oluyorlar, ancak bakalım sünnette oluyorlar mı?” diye sorar. Halifenin cevabı son derece anlamlıdır:
“Allah Peygamberimizi davetçi olarak gönderdi; sünnetçi değil”
(7) Bu bakımdan Müslüman Türkler çocukları için yaptıkları sünnet törenleri bir düğüne, bir ilana dönüştürerek bu konudaki Emevi –Arap bağnazlığını protesto etmişler ve sünnet düğünleriyle Müslümanlıklarını duyurmaya çalışmışlardır. Dolayısıyla sünnet törenleri büyük bir anlam kazanmıştır. Böylece Emeviler’in elindeki Müslümanlık kozu alınmış oluyordu. Bu koz milletimizle bütünleşerek günümüze taşınıyordu.
Halbuki; İslam bilginlerinin çoğunluğunun anlayışına göre yetişkin, yaşlı bir Müslüman’ın sünnet olması iyidir ama şart değildir. Hasan –Basri, sünnetsiz bir Müslüman’ın kestiğini yemekte, hac ve namazında bir eksiklik görmezdi.
(8) İslam hukukçusu Osman Şekerci de; “İslam’a sonradan girmiş bir “mühtedi”nin sünnet olup olmaması kendi isteğine bağlıdır.” Demektedir.
(9) Kısaca: Sünnet olmak Adem’le başlamış, Hz. İbrahim’le devam etmiş, Hz. Peygamberimiz tarafından da tavsiye edilmiştir. Özellikle Türkler Müslüman olduktan sonra  görkemli sünnet törenleri yaparak sünneti benimsemişlerdir. Tıp otoritelerinin de sağlık açısından yararlı gördükleri sünnet bu gün de bütün canlılığı ile yaşatılmaya çalışılmaktadır. Bu gelenekleri özüne ve ruhuna uygun olarak yaşatmaya çalışmak, Müslüman Türk kimliği bakımından da önem taşıyan bir durumdur. Bunun idrakı içinde olanlara selam olsun.


YORUMLAR

  • 0 Yorum