Sizi tanıyorum. Sesimin şu an ulaştığı
sizleri; adınızı, hayatınızı bilmesem de tanıyorum. Yanınızda değildim, ama
duydum. Çanakkale Türküsü söylenince eşlik ettiniz. Görmedim ama biliyorum, siz
de kınalanıp cepheye gönderilen aslanları, kendi cenaze namazını kılanları
duyunca gözyaşı döktünüz. 15 yaşında toprağa düşenleri, okullarını bırakıp
cepheye koşanları duyunca yandınız. Nice acıları ve kahramanlıkları duyunca
boğazınız düğümlendi, vücudunuz ürperdi. Dualarınızda, dudaklarınızda onlara da
yer verdiniz. Evet sizleri biliyorum. Seyit Onbaşı kadar olmasa da ağır
yüklerin altına girdiniz. Anafartalarda Mustafa Kemal kadar olmasa da, Acılara
şahit oldunuz, nice darboğazlardan geçtiniz. Mustafa Kemal gibi siz de
kalbinizden vuruldunuz. Onurunuzu, namusunuzu, inancınızı Çanakkale gibi
korudunuz. Hayatınızın bir yerinde Çanakkale gibi saldırılara uğradınız,
Çanakkale gibi direndiniz. Artık siz de Çanakkalesiniz. Çanakkale sizsiniz
Sizlere
siperleri, gemileri, birlikleri, tüfekleri de anlatmayacağım. Çünkü bugün bütün
kelimeler kifayetsiz, bütün cümleler yetersiz. 100'üncü yıl nedeniyle bu defa
aziz şehitlerimize hitap etmek, Onların manevi ruhlarına seslenmek istiyorum.
Ey Bu Topraklar İçin Toprağa Düşenler, Bir hilal uğruna güneş gibi batanlar,
Siz kara toprağın üstünde de, altında da bir oldunuz, Bizse ayrıştık, bölündük, hatta birbirimizi öldürdük. Siz
fakirlik içinde kazandınız, Bizse, zenginleştikçe kaybettik. Siz düşmanınızı
bile kucağınıza aldınız, Bizse dostumuzun dahi boğazına sarıldık. Dün bir avuç
yer ne kadar çok kişinin olmuş, bugün koskoca bir memleket ne kadar az kişinin
kalmış, siz şimdi ebedi istirahatgahınızda uyuyorsunuz, bizse derin uykulardayız. Ve asıl uyuyan biziz. Ve Seyit
Onbaşıya sesleniyorum. Sen sadece 215 kiloyu değil Koca Seyit, sen vatan
yükünü de sırtlayıp kaldıransın. Oysa biz senin gibi ağır yüklerin altına
giremedik. Kolayı seçtik, sana layık olamadık. Sen düşmanın dümenini bombalarken,Biz düşmanın dümen suyuna girdik.
Takımıyla Yahya Çavuşa sesleniyorum. 63 kişilik birliğinle kenetlenip bir olan
Yahya Çavuş, sen 2 bin kişiye karşı destanlar yazansın. Bizse senin gibi,
takımın gibi zorluklara karşı bir olamadık. 12 Eylülde bölündük, Sivasta
yüreğimize ateşler düşürdük, Maraşta ve daha nicelerinde insanlığımızı öldürdük
Sevdiğini
geride bırakan Kahraman, sen yârinin kokusunu, barutun kokusuna terk edensin.
'yar' diye vatanını bilen, ölümü beklerken bile kadınına mektup yazıp, 'ruhum'
diye hitap edebilensin. Bizse kadınlarımızı hak ettiği yere getiremedik,
Özgecanları ve daha nice kadınlarımızı hayatta tutamadık. Sen kadınına
mektubunun arasında çiçekler gönderirken, biz gözlerinin altından morluğu,
vücudundan karayı, yarayı eksik edemedik. Sizlerin vücudundaki kurşunlar onur
madalyanız, kadınlarımızın vücutlarındaki morluklarsa bizim utanç vesikamızdır.Biz erkek olduk, ama adam olamadık
Anafartalar
Kahramanı Mustafa Kemale sesleniyorum. Sen mektubunda düşmanların evlatları için
'kahramanlar' diyensin, onların annelerine 'gözyaşlarınızı dindirin' diye
seslenensin. Ve sen onları da evlat bilip, bu toprağı dost diye tanıtansın. Biz
senin gibi hoşgörülü olamadık. Bu vatanda herkesi kucaklayamadık. Değil yabancı
anaların gözyaşlarını dindirmek, kendi analarımızın bile gözyaşlarını
durduramadık. Sözün özü '1915 Çanakkale Ruhu' sınavından çok da başarılı
çıkamadık. Ama çok şey öğrendik. Ben de çok şey öğrendim. Büyük balığın, küçük
balığı her zaman yiyemeyeceğini, Nusrat senden öğrendim. Merminin mertlikle,
tüfeğin yürekle boy ölçüşemediğini Siz atalarımızdan öğrendim. Çanakkalede,
küllerinden yeniden doğmayı Prangaları kırıp, yeniden ayağa kalkmayı öğrendim.
Çanakkaleyle ilgili birçok şeyi
bildim, öğrendim, anladım, amma bir tek şeyi anlayamadım. Ey büyük
Atatürk; Seni anlayamayanları
anlayamadım ifadeleri ile seslendi.
Ey
analarının gonca gülleri ve babalarının koç yiğitleri; Gene de üzülmeyiniz ve
huzur içinde uyuyunuz. Sizlerin huzurunda diyorum ki, Anafartalarda ki gibi
Türkiyeye hücum da etseler, Arıburnu gibi direniriz. Conkbayırında ki gibi
kalbimizden şarapnelle de vurulsak, Namazgah Tabyası gibi topla da dövülsek,
Çimenlik Kalesi gibi dik, Kilitbahir Kalesi gibi sağlam dururuz. 57. Alay gibi
gerektiğinde son neferimize, son nefesimize kadar mücadele ederiz. Yürüdüğü
yolda iz bırakmayan, o yoldan geçmiş sayılmaz. Ey şehitlerimiz, siz de
Çanakkalede iz bıraktınız. Haşa ne Çanakkalesi, tarihimizde de, yüreğimizde
de, ruhumuzda da iz bıraktınız. Bizler ilhamımızı siz şehitlerimizden alıyoruz,biz de sizin gibi özgürlüğümüze ve
barışa bu kentte sahip çıkıyoruz. 100 yıl önce hiç düşünmeden canından
vazgeçen sizler Bağımsızlığınızdan, Özgürlüğünüzden vazgeçmediniz.
Çocuklarından, Analarından kopan sizler; Hürriyetinizden koparılamadınız. Aziz
Şehitlerimiz Size Söz; Barışın Kenti Çanakkalede, ülkemizde ve dünyada barışı
yücelteceğiz. Kardeş olacağız. Çünkü Çanakkale Savaşı kardeşlerle, düşmanların
savaşıdır. Çünkü kardeşliğe yapılan bir hücum, tek kelimeyle ihanet katarına
eklenmektir. Türkle - Kürt çatışırsa ne Türk kalır ne Kürt, Aleviyle - Sünni
ayrışırsa ne Alevi kalır ne Sünni. Oysa Türkle - Kürt, Aleviyle-Sünni birleşirse, ne zalim kalır ne de zulüm.
Onun için Barışın Kenti Çanakkaleden, savaşın 100. Yıldönümünden haykırıyorum;
Meriç kıyısındaki minicik bir kum tanesinden, Ağrı Dağının yamacındaki yabani
bir ota kadar; Her yere barış istiyoruz, Sinop'ta şu anda sahile vuran bir
dalganın köpüğünden, Hatayın Kızılçat Köyünde açan çiçeğe kadar Her şey de barış istiyoruz
İstiyoruz
ki; etrafımızdaki çember daralmasın, Barış ve özgürlük nefes alsın. Barışın
Kenti Çanakkalenin Belediye Başkanı olarak; İnatla ama umutla barışın hakim
olduğu bir dünya hayalimi sürdüreceğim. Biliyorum ki; Şehitlerimizin mezarlarında
ki her bir kitabeyi öpen Çanakkale Rüzgarı, koparılmış güller gibi solan
kahramanlardan her yere barış taşıyacak. Biliyorum ki; 100 yıl önce kavuşma hayallerinin eriyip kül
olduğu bu yerden, barış adıyla bir kıvılcım yanıp, çoban ateşiyle dağları dolaşacak.
Bunun için biz de siz şehitlerimiz gibi; Ekmeğimizden tasarruf edeceğiz, ama
şerefimizden asla, candan olacağız, yardan olacağız, Ama özgürlük ve barış
kokan bir dünyadan asla. Biz de
sizler gibi; Düşmanımızı kucağımızda taşıyacağız, ama sırtımızda asla.
Son nefesimizi tüketeceğiz, ama onurlu mirasınızı asla. Bedenimizi çiğnetiriz,
ama özgürlük ve barış yeminimizi asla. Çanakkale gibi tarihi sorumluluğu çok
büyük bir kentin Belediye Başkanı olmanın onuru ve 1915'in omuzlarımızdaki
derin sorumluluğuyla sizleri sevgi ve saygıyla selamlarken
Son sözüm
şudur. YAŞASIN KARDEŞLİĞİMİZ , YAŞASIN ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ VE YAŞASIN BARIŞ
100.yıl törenlerinde böyle güzel bir konuşma yapan Çanakkalemizin çok değerli Belediye Başkanı Sayın Ülgür GÖKHANın sözleri üstüne söylenecek başka söz olamaz. Benim gibi birkaç kişinin daha ders alabileceğini umarak sizlerle paylaşmak istedim. Anlayana ve anlatana aşk olsun.
Aşınız katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür
olsun.
Sevgiyle dolun,
sevgiyle kalın.
20/03/2015
Ali Osman KIRAŞ
YORUMLAR