Temel’in annesi ölmüş. Haberi yok. Arkadaşları bunu Temel’e kimin söyleyeceğini, nasıl söyleyeceğini tartışmışlar. Üzmeden, kırmadan, şoka girmeden nasıl söyleyebiliriz derken İdris “o iş bende demiş, ben söyleyebilirim” merak etmeyin.
Temel’in çalıştığı kahveye gitmiş. Temel’i çağırmış masasına. Nasılsın, ne yapıyorsun, hoş beşten sonra --ula Temel-- demiş senin çocuklar vardı değil mi?
Temel: Evet vardır. Hemide 4 tanedir.
İdris: Senin hanım?
Temel: O da vardır.
İdris: Emmin, dayın var midur?
Temel: Vardır, çok.
İdris: Annen var midur?
Temel: Vardır.
İdris: Baş parmağını iki parmağının arasına sokup elini de yumruk yaparak Temel’e doğru uzatır ve NAH VARDIR, ölmüştür daa der. Nasıl kolay anlatmış ama!!!
İşte yukarıdaki fıkrada anlatılan olay gibi şimdi söyleyeceklerime aynı cevabı verebilecek misiniz bakalım.
İlçemiz Çan’da eskiden belediyemizin ve halkın bir mezbahası vardı. Peki şimdi belediyenin bir mezbahası var mı? Evet Çan’da mezbaha var ama arsası belediye tarafından tahsis edilmiş olup başkasına ait özel bir mezbaha var.
İlçemiz Çan’da eskiden Çan halkına ve belediyeye ait bir kaplıca-ılıca vardı. Peki şimdi var mı? Varsa kime ait? eski yerinde de yeller esiyor. Uçtu da gitti maşallah.
İlçemiz Çan da eskiden banyo bahçesi diye halka açık bir yer, park, halı saha vardı. Şimdi ne var? Beton yığını, adı kaldı yadigar, termal Konutlar!!!
İlçemiz Çan da Atatürk parkı diye büyük bir orman parkı nerde şimdi? Üstüne soğuk su iç, kaç dönümlük alanıyla beraber anılar da gitti, otel oldu şimdi. Köyün, şehrimizin ortak mallarını sayarken bunları anlatırdık hayat bilgisi derslerinde. Acaba öğretmenlerimiz şimdi ne sayıyorlar cami ve okul dışında. Gerçi onlarda tarikatların ve cemaatlerin eline geçmek üzere herhalde.
Devlet yurt yapıyor diye temel at, arsasını ver, ama yurt özel bir kişinin malı oluyorsa o nasıl devlet yurdudur? İzah edebilir misiniz bana? Çöp arabalarının belediyenin değil de temizlik firmasının olması gibi bir şey bu.
Hani satılan süt sanayiileri, süt fabrikaları, hani şeker fabrikaları, hani çimento fabrikalarımız vardı bir zamanlar. Devletimizindi, milletimizindi. Hani bunlar satılırken çalışmaya devam edeceklerdi, kapanmayacaktı, güya öyle anlaşma yapılmış, halka öyle lanse edilmişti. Gidin Güngören mahallemize bakın bakalım süt fabrikası yerinde duruyor mu? Günde kaç ton süt işliyor? Sorun bakalım. İdris’in Temel’e cevabını duyar gibi oldum.
Fabrikaların, köprülerin, havaalanların bile özel şahısların eline geçmiş. Eh bu kişiler yarın bu devlet ve milleti arkadan hançerlemez inşallah. Osmanlının son dönemindeki PTT nin, Demiryollarının vb. gelirlerine el konulmasına—Duyuni Umumiyeye-- benziyor sanki durum. Haydi hayırlısı.
Çok yakında Çayların, derelerin sularını, dağların, ormanların temiz havasını da satışa çıkaracak mıyız acaba? Paramız olsa da alsak…..
YORUMLAR