Annem, canım annem ;
Burası hiç soğuk değil. --“Kömürünüzü odununuzu erkenden alın kızım, çok soğuk olur oralar dememiş miydin? Yok be anne burası üşünecek bir yer değil. Merak etme beni.”
Her gün bir kez arardın, sen aramazsan ben arardım. Öyle kavilleşmiştik. 51 gün boyunca hep bu sözümü tuttum. Sen arayınca evimi, eşyalarımı, akşama yapacağım yemeği sorardın. ---“Fasulye, nohut pişireceksen akşamdan ıslamayı unutma kızım, yoksa pişiremezsin” diye sıkı sıkı tembih ederdin. Bende;
----Aman anneeee! Onlarla uğraşamam, canım çok isterse öğretmen evinde arkadaşlarla yiyiveririz derdim de
----Kızım ona para mı dayanır. Bak önümüzdeki günlerde kredi borçların çıkar gelir başımıza, diye beni uyarırdın. Bende kahkahalar atarak;
--- Hadi, hadi sen beni merak etme oda arkadaşım Yozgatlı Seçil her türlü yemeği çok güzel pişiriyor diyerek seni rahatlatır kardeşimi, komşularımızı, evdeki kedimizi ve mavişimizi sorar sakın kediye kaptırmayın diye rica ederdim de Hadi Allah’a emanet ol der, biraz da gururla birer öpücük vererek telefonu kapatırdık. Ne de olsa kızın öğretmendi artık. İyi ki bu telefonlar icat oldu da çocuklar anneleriyle her an konuşabiliyorlar. Ama bak anneciğim şimdi beni duymaz oldun. Halbuki ben seni hep duyuyor, görüyorum be anneciğim. Bak yine önünde Kur’an-Kerim, okuyor, okuyor, dua ediyorsun. Başında beyaz çemberin, yüzünde nurlar, yoksa gözünden yaşlar mı dökülüyor? Oku anneciğim oku, ben seni duyuyorum, görüyorum. Sen beni görmesen de duymasan da
Babamla tartışmıştınız. Ağustos sonunda yerim belli olduğunda. “Kız başına yollamasak mı bunu oralara” Van nire, Erciş nire? demiştiniz de bende başınıza dikilmiş, diklenmiştim. Baba ben niye okudum, 3 senedir habire niye dershaneye dershaneye koştum. Bugünler için değil mi? Bu yıl Allah’ın izniyle yeterli puanı aldım. Ben gideceğim. Sakın bunu asilik saymayın. Zaten sizi de tükettim. Yok canınızdan bana neler sundunuz. Lütfen bana güvenin.
--- Ah kızım ah tabiî sen böyle düşüneceksin. Yıllar önce babanla biz de gittik oralara. Abin oralarda doğdu. Bize “garip” dediler. El üstünde tuttular. Kendi evlatları gibi korudular, gözettiler. Ama şimdi öyle mi? Derken gözlerin dalıp giderdi. Seçimden sonra birçok güvenlik görevlisinin öldürüldüğünü, her yıl da görünmez, gizli bir savaş yaşandığını, güneşin batışıyla il ve ilçelerde hayatın durduğunu benim kalın kafama anlatmaya çalıştıysanız da ben kafayı dikmiştim, dönüş yoktu. 51 gündür o topraklarda Yozgatlı Seçil’le beraber öğretmendik. 2 defa maaş, bir yolluk, bir kerede ek ders almıştım da parayı harcayacak yer bulamamıştım. İlçeden başka yere de gidemiyorduk. Hakikaten güvenlik sorunu kendini hissettiriyordu. Okulumuzun dış kapısını bile tanklar bekliyordu. Çocukların resimlerini bile tanklar, polis panzerleri ve uçan helikopterler süslerdi. Olsun, okulumuz iyiydi. Müdürümüz iyiydi. Ev arkadaşım Seçil çok iyiydi. Bak anneciğim internetten Kurban Bayramı tatili için otobüs bileti ile uçak bileti bile ayırtmıştım.
Nasip değilmiş be anne! 23 Ekim saat 13:50 de hem de öğretmen evinde çay içerken biletimiz kesilmiş. Duydum evimiz yıkılmamış. Duydum “ evinde dursaydın be kızım” deyişini. Terör derken, terörist derken bir kaza kurşunu olmadan derken, takdiri ilahi beni nerede nasıl yakaladı.
Keşke evde olsaydım demek bile yersiz be anne. Sen yine beni her gün ara anne. Sen aramazsan ben arayayım. Ama sen beni duyamazsın ki artık anne. Ben seni duyarım, ben seni görürüm anne. Bak hep dua ederken, bak hep ağlarken görürüm. Ne olur ara beni anne. Yeter ki ben seni duyayım. Hakkımı helal ediyorum anne, ne olur siz de helal edin de rahat uyuyayım. Beni deprem öldürmedi bilesiniz, beni; yıkılan, çürük yapılan bina öldürdü anne.
Burası hiç soğuk değilmiş be anne. Ara beni?
Cumhuriyet’imizin 88. yıldönümü tüm halkımıza kutlu olsun. Nice Cumhuriyet Bayramlarına, Cumhuriyetin değerini layıkıyla anlamak dileğiyle.
Aşınız katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.
Sevgiyle dolun, sevgiyle kalın.
26/10/2011
Ali Osman KIRAŞ
YORUMLAR