Nehirler,çaylar, dereler hayattır, büyük medeniyetlerin kurulduğu, geliştiği yerlerdir. Bütün şehirler ve ileri medeniyetler hep su kenarlarına kurulmuşlardır. Sular içlerinde binlerce canlı barındırırlar. İlk akla gelende balıklardır. Balık öyle bir canlıdır ki hafızası sıfırdır. O nedenle çok çabuk unutan bazı insanlara balık hafızalı denir. Öyle olmasaydı ucuna yem takılı oltaya aynı balık beş on defa saldırmazdı. Arkadaşlarının yakalandığını gören diğer balıklar oltanın yanından bile geçmezdi. Balık deyince akla alık gelir. En ufak bir yeme balık nasıl atlarsa, en ufak bir menfaate, güzel söze kananlara da “balık gibi atladı” derler.
Bu balıklar var ya bu balıklar bir tehlike karşısında bile yapacakları hiçbir şey yoktur. Ağla, serpmeyle tutmaya gidersin aynı suda, aynı mekanda döndükçe dönerler. Başka sulara geçmeyi, o mıntıkadan uzaklaşmayı asla akıl edemezler ve ağlara ya da serpmeye yakalanırlar.
Bu balıklar var ya bu balıklar çay kirlenmiş, nehir kara zift gibi akıyormuş, oksijensiz kalmış hiç umurlarında değildir. Aynı sularda yüzmeye, aynı sularda çoğalmaya uğraşırlar, dururlar. Sonunda zehirlenirler, hepsi toplu ölümlere maruz kalır. Bir türlü başka sulara, başka derelere, çaylara, suların temiz olduğu bölgelere gitmek akıllarından geçmez. Dedik ya akıl onlarda olmayan şeydir. Halbuki hemen hemen diğer bütün canlılar en küçük bir tehlike karşısında o bölgeyi hızla terk etmeye uğraşırlar. Deve kuşu hariç mi desek. O da tehlikeyi görünce başını kuma gömermiş ya. Kendi ilçemizde bile zaman zaman toplu balık ölümlerine şahit olmuşuzdur. Bu balıklar neden bir kilometre yukarıdaki temiz sulara çıkmazlar, çıkmayı denemezler hep bunun sebebini düşünmüşümdür.
İnsanları anlatırken de bazen hayvanlarla özdeşleştiririz ya şahsen balıkla hiç özdeşleşmek istemem. Balık hafızalı olmak, balık gibi alık olmak hiç istemem. Bir de toplumun balık gibi olduğunu düşünsene her defasında sallanan oltaya yem buldum diye saldırdığını ama yine aldatıldığının bile farkında olmadığını. Ne kötü , acınası bir durum değil mi? Ya balıkların balıkları yemesine ne demeli? Hiçbir hayvan kendi cinsini yemiyor. Siz hiç kedinin kediyi, köpeğin köpeği, geyiğin geyiği , aslanın aslanı yediğini gördünüz mü? Görmemişsinizdir. Fakat büyük balık küçük balığı her zaman yer. O nedenle özellikle ticari yaşam için söylenen bu söz çok gaddarca, acımasız bir durumu anlatır. “Büyük balık küçük balıkları yutar” Yani büyük firmalar küçük işletmeleri batırır, satın alır demektir. Hani nerde mahalle bakkalınız? Nerde sütçünüz, yoğurtçunuz? Hepsi AVM oldu, süpermarket oldu. Nerde inşaat ustanız, terziniz, vb . Hepsi müteahhit oldu. Yakında kasabınız, manavınız, tostçunuz, nalburunuz bile kalmazsa şaşırmayın., Eee ne demişler; Büyük balık küçük balığı yutar.
Değirmene gidip saatlerce orada un almak için beklemeyi, sıcak külde pişmiş bir bohça yemeyi, terziye verdiğiniz elbise için 3-4 defa provaya gidip sıcak bir çay eşliğinde mahalle dedikoduları dinlemeyi, tıraş sırası beklerken köy berberinden BBC haberleri gibi bütün yerel haberleri dinlemeyi özleyeniniz vardır mutlaka. Çay dı, dereydi, balıktı derken söz nerelere geldi değil mi?
Allah hepimizi , özellikle de toplumları balık hafızalı olmaktan korusun, hepimizi zehirli sulardan temiz sulara geçebilmeyi başarabilenlerden eylesin, küçük balıkların da yaşayabileceği ortamlar daim olsun, küçükler olmadan büyükler nasıl olacak?
Aşınız katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.
Sevgiyle dolun, sevgiyle kalın.
YORUMLAR