Zamanla ilgili bir çok sözümüz var; “Zaman öldürmek,
Zamanını çalmak,Zamansız öten horozun başını kesmek,
Zamanını yaşamak, Zaman kazanmak, Zamanı kalmamak, Zamanında
uyarmak, Zamanı gelmek, Zamanında gelmek, Zamanını geçirmek,
Ahir zaman….vb
Peki zaman ne ile
ölçülüyor? Tabiî ki bilmeyen yoktur.
Saat,dakika,saniye,gün,hafta,ay,yıl,asır hatta salise… an. Bunları
bazı şeylerle kıyaslasak.
Örneğin; Bir aslan 20 -30
yıl yaşar. Peki bir böcek veya sinek sadece
birkaç hafta veya gün. Arada çok çok büyük fark var.
Ya şöyle düşünsek: Benim, senin ömrümüz ne kadar? 60-80 yıl.
Evrenin, dünyanın, insanlık tarihinin yaşı kaç? Milyonlarca yıl.
Yani sonsuz bir evren, bunun yanında insan yaşamının sınırlılığı, sınırlı
bir dünya Kıyaslarsak ömrümüz sadece bir HİÇ sayılmaz mı? Ama
bu hiç sayılabilecek kadar kısa ömrümüzde birbirimize
karşı aslan aslanlığını, sinek sinekliğini yapmaktan
kendini alıkoyamıyor. Değer mi?***
Bir de şöyle
soralım.Yaşadığımız bu HİÇ sayılabilecek kısa
ömrümüzdeki her dakikamız, her saatimiz acaba
birbirine eşit sürede midir? Fiziksel olarak belki
eşit gibi görünse de gerçekte öyle midir? Yoksa
bu süreyi içinde bulunduğumuz durum mu belirlemektedir? Düşünelim,
kafa yoralım.
Örnekleyelim; Şehre inmek için
anayolda araç-araba bekleyen veya eşi doğumda ilk
çocuğunu bekleyen babanın 15 dakikası ile piknikte
veya sevdiklerinizin yanında bir eğlencedeki 15 dakikanın
Hangisi çok daha uzun , hangisi daha kısadır?*** Yaşayan bilir
değil mi?
Peki yaptığı
yaramazlıktan dolayı annesi tarafından banyoya
kapatılan çocuğa sorun bakalım banyoda geçirdiği 10
dakika mı daha uzun, yoksa okulda teneffüste iken arkadaşları
ile beraber yaptığı futbol maçının 10 dakikası mı daha
uzun? Sizce hangisi?
Depremde veya maden
ocağı göçüğünde kalan bir kişinin yakınlarına
sorun bakalım 1-2 dakika ne kadardır? Bu
örnekleri çoğaltabiliriz: Olimpiyatlarda 100 metre yarışını
saniyenin onda ikilik süresiyle kazanan bir yarışmacı ile ikinci
olan diğer yarışmacı için o ondaikilik saniye
paha biçilmez bir değerde değil mi? Ya çocuklarını
kaybeden günlerce arandıktan sonra sadece
ölülerini bulabilen Kayseri’li ailenin gece ve
gündüzleri acaba hangi uzunluktaydı. Haa şunu da
unutmadan söyleyelim. Hapiste yatanlarla onların yakınlarına
sorun bakalım bir saat ya da bir gün
ne kadar bir süredir? Hele bu kişiler suçsuz
olduklarını düşünüyorlarsa bu süre kat be kat artmaz mı
acaba?
Demek ki zaman denilen kavram
-dakikalar ve saatler-- eşit gibi görünse de yer,
mekan, duruma göre uzuyor veya kısalabiliyor. Bazen
örnek gösterirler Ahmet Amcanın saçları bir gecede böyle
bembeyaz oluverdi. Neden ? Sanki on yıl geçti de ondan. İşte o gece on
yıla bedel demek ki. Hiçbir şey göründüğü ya da
bilindiği gibi olmuyor. Daima madalyonun diğer yüzüne
de bakmak lazım. Hani derler ya 1+1 her zaman
2(iki) değildir. Çok doğru . Her zaman iki etmiyor.
Saatlerin , dakikaların süresi de öyle. Zamanı yaşayan, derdi
çeken bilir. Ya çektirenlere ne demeli? Çoğu kere
birbirimizin dakikalarını saate, saatlerini günlere,
günlerini yıllara döndürmeye uğraşmak , özel çaba
göstermek bizim ruhumuzda mı var. Öyleyse bu
ruhlar hasta ruhlar olmalı. Bu gün sana yarın
bana öyle mi?.. Lütfen eften püften şeyler
için birbirimizin zamanını, ömrünü çalmayalım. Zaman,
ömür asla geri verilemeyecek en değerli
hazinedir. Evrende bir HİÇ sayılabilecek kadar kısa olan
ömrümüzü neden ulu bir çınar ağacı gibi özgür ve
kardeşçe yaşamıyoruz, yaşatmıyoruz? Neden, neden?
Eyy her gücü kendinde bulanlar. Size ait
olmayan, başkalarının hayatının bir dakikasını
bile almak, çalmak sizi rahatsız etmiyor mu?
Değer mi? Bu dünyaya sığamamazlığımız neden?
Zaman herkes için aynı zaman değildir. Oscar WİLDE
şöyle yazıyor:
Yasalar doğru mu yanlış mı bilmem;
Hapiste yatan bir tek şey bilir,
O geçit vermez duvarlar arasında,
Her gün insana bir ASIR gibi
gelir.
Aşınız katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.
Sevgiyle dolun, sevgiyle kalın.
YORUMLAR