17 Ağustos neyi hatırlatıyor deseler çoğumuz hatırlamayız bile. Peki bu soruyu bir de yaşayanlara sorsak çoğunun hala bazı tıravmalar geçirdiğini anlarız. Ağustos ayı bizim milletimiz için çok önemli olaylara tanıklık etmiştir. Tıpkı öteki aylar gibi mi desem yoksa. Ama bu sorduğumuz 17 Ağustos çok acı, elim , bir o kadarda şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gereken bir tarih. Evet bundan yaklaşık 12 sene önce sabaha karşı saat 03.03 sıraları. Tüm Marmara’yı az çok etkileyen, Ege, Karadeniz ve İç Anadolu’nun da bir çok ilinde hissedilen o büyük felaket; Deprem in yıldönümü. Kaç şiddetinde olursa olsun Yalova,Gölcük,İzmit-İstanbul-Avcılar,çok büyük çapta etkilenmiş, resmi rakamlara göre 17000 den fazla , gayrı resmi rakamlara göre de 40000’den fazla insanımız ölmüş, bunun çok daha fazlası da yaralanmıştı.
Deprem bölgesine ilk 1-2 gün şimdi rahmetli olan Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit bile ulaşamamış. Dünya aleme rezil olmuştuk. Önce depremin merkezinin Avcılar olduğu söylenmiş, sonra da Gölcük-Yalova-İzmit hattı olduğu anlaşılmıştı. Çünkü alt yapı çökmüş. Sistem tıkanmış. Yollar bile kullanılamaz hale gelmişti. Allah o acıları kimselere yaşatmasın. Tabii yaşatmasın demekle olmuyor. Gerekli tedbirleri almak gerekli, alt yapıyı önceden hazırlamak önemli. O günlerde basınımız, anlı şanlı medyamız suçlu aramak telaşına düşmüş ve bula bula ünlü müteahhit Veli GÖÇER’i tüm yıkılan binaların suçlusu olarak içeri attırmışlardı. Tesadüfe bakın ki geçen akşam adı geçen bu müteahhitin cezasını tamamlayarak 17 Ağustosun yıldönümünde cezaevinden çıktığını yine aynı medyamızdan öğrendik. Bu arada devleti yönetenlerin aklı başına geldi. Anladılar ki deprem insanları öldürmüyor çürük yapılan binalar öldürüyormuş. Çünkü aynı günlerde Japonya’da olan bir depremde- hemde bizde olandan daha şiddetli idi- çok az insan ölmüş ve yaralanmıştı. Derhal bir çalışma yaparak depreme dayanıklı binalar üretilmesi için yönetmelik çıkardılar. Fakat bu yönetmelik dayanıklı binalar üretmeyi amaçlarken tabiî ki maliyetleri de yukarılara çekti. Ülkede bir anda inşaatlar durdu. İnşaatlar durunca piyasa durdu. Bir çok kalem mala geçici olarak deprem vergisi eklendi. Gerçi bu vergi daha sonra kalıcı hale getirildi. Ama sonuç değişmedi. Başka bir çok neden olsa dahi akabinde meşhur 2001 krizi patladı.
Deprem nedeniyle meşhur bir deprem dedemiz oldu! Her taraf deprem uzmanı ile doldu! Koca koca deprem profosörlerimiz çıktı ortalara! Depremle yatar depremle kalkar olduk. Akıllandık mı ? Orası biraz tartışılır. Çok geçmeden yine biz bildiğimizi yapmaya başladık galiba. Nerden biliyorsun deme bana. Çevremizde o kadar çok örnekleri var ki. İşte en sonuncusu. 17 Ağustos 1999 depreminde en az 5000 kişinin öldüğü Yalova’da İl Genel Meclisi öyle bir karar almış ki --BURASI TÜRKiYE ABİCİM-BİZE BİRŞEY OLMAZ cinsinden tam. İki kattan fazla binaya izin verilmeyen İlin meşhur Hacı Mehmet Ovası’na “yoğunluk artışı “ kararı alarak 4(dört) kata izin vermişler. Bari başlamışken 7-8 kata izin verseydiler. Maşşallah maşşallah. Peki yarın bir depremde bu ölenlerin günahı kimin olacak acaba? Sadece Veli Göçerler’in mi? Mi mi….Onlar için insanların ölmesi önemli değil, demek ki rant daha önemli şu kısacık dünyada. Yalnız değilsiniz arkadaşlar yalnız değilsiniz.. Başka bir ilde de gene böyle bir meclis aldığı kararla FAY HATTInı 200-300 metre aşağıya çekivermişti. Bereket ki aşağı çekmişler. Dua edelim de fay hattını tamamen ortadan kaldırmamışlar ya. Burası Türkiye abicim, bize bir şey olmaz. Bence yanlışlar karşısında bilipte susmak, görüpte söylememek te suça ortak olmaktır.
Aşınız katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.
Sevgiyle dolun, sevgiyle kalın.
YORUMLAR