Çok geniş dikdörtgen şeklinde bir salon. Düğün salonu mu?.....Bilmem….
Salon dışında bir masa, salonun ortasında bir masa, salonun sahne kısmında başka bir masa.
Şahitler masanın , masaların başında. Yerlerini almışlar , hepsi hazırolda.
Davetliler tıklım tıklım doldurmuş salonu. Hatta dışarıya taşmış.
Seyirciler salonun tribün kısmında ve her yerde. Çevrede dev platformlar, dev ekranlar. Kameralar masaları zumluyor. Bazen gözler faltaşı gibi açılıyor, bazen göz kapakları düşüyor, uyukluyor belki de herkes. Tam bir tiyatro oyunu , sonucu bilinmeyen. Bir tek senarist biliyor. Rabbim hayreyleye.
Şahitler masanın başındakilerin ne yapmak istediklerini biliyorlar mı? Tabii ki bilmiyorlar. Sadece seyrediyorlar.
Şahitler nikaha inanıyorlar mı? Masanın iki ucundakilere bağlı. Bazen evet, bazen hayır. Buram buram terliyorlar.
Davetliler masanın başındakileri tanıyorlar mı? Çok flu, belli belirsiz. Tanıdıklarını zannediyorlar.
Davetliler salona ne için gelmişler biliyorlar mı? Masa başındakileri görmek için mi? Düğüne katılmak için mi, yoksa cenazeye katılmak için mi? Hiçbirinden emin değiller. Hepsi olabilir. Ortam sıcak, çok sıcak…
Seyirciler masadaki nikahın olacağından emin mi? Tabii ki soru işareti.
Seyirciler masada ne konuşulduğundan haberdar mı? Tabii ki hayır.
Seyirciler niye gelmişler oraya, ne görmek istiyorlar? Tabii ki belli değil, belki de çağıran bile yok. Hasbelkader orada bulunuyorlar. Çaresiz.
“ Bir tiyatro sahnesinde duvarda asılı duran bir silah var ise oyunun sonuna doğru o silah elbet patlayacaktır.” Shakespeare
Silahların gölgesinde barış olur mu? Elbette olmaz.
Masada karşılıklı oturanların gizli ajandaları varsa ne kadar uzlaşılır? Tabii ki uzlaşılmaz.
Gizli ajandaları olanların karşıdakine güveni olabilir mi? Tabii ki olmaz.
Güvenin olmadığı yerde uzlaşı, barış olabilir mi? Tabii ki olmaz.
Çözüm ne?.. Kartlar açık dağıtılacak. Masadakiler nihai hedefi tam koyacak. Şahitlerde, davetlilerde, seyircilerde nereye gidileceğini, nerede durulacağını bilecek. Şeffaflık her noktada, her safhada olacak ki terini silmek için cebinden mendilini çıkarmak isteyene, karşı taraf silahı doğrultmayacak. Onun gerçekten mendil çıkartacağından, terini silmek isteyeceğinden emin olabilecek. İşte o zaman barış daha kolay olacak.
Öyleyse duvarda asılı duran silahı kaldırıp atın, attırın lütfen. Diyarbakır Lice´ de kesilen yollar, patlayan silahlar için yazılan bu yazı her şeyin bir kere daha düşünülmesi gerektiğini belki de kartların bir kere daha karılması gerektiğini hatırlatıyor. Siz ne dersiniz?
Yukarıdaki yazı 10 haziran 2014 te yazılıp yayınlanmış bir yazımdı. Ne oldu? DUVARDAKİ SİLAH ASILI DURDUKÇA BARIŞ OLMAZ demişiz. Oldu mu? Masadakilerin gizli ajandaları var demişiz. Şeffaflık yok demişiz. Her şey çok flu demişiz. Bunlar, Günü kurtarmak için yapılan şeyler demişiz.
Yazık çok yazık. Özerklik ilanları, bombalar, silahlar, silahlar, tuzaklar, pusular, kalleşlikler bilmem neler neler.50 den fazla şehit, sokağa çıkma yasakları, geçici güvenli bölgeler, kurulamayan hükümetler, olmadı bir daha güreş tutalım nidaları vs. vs. Kuzum bu topraklarda akıl ne zaman hakim olacak?
Aşınız katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.
Sevgiyle dolun, sevgiyle kalın.
21/08/2015
Ali Osman KIRAŞ
YORUMLAR