Reklam
Ali Osman Kıraş

Ali Osman Kıraş


Hep İyi Şeyler Olsun

03 Nisan 2018 - 13:38

Yıllardan beri bu  binada  işi olanların  içinde  yaşlısı var, hastası  var,  sakatı var.  Vatandaş  küçücük bir  iş için  bile olsa  buraya  geldiğinde bu merdivenleri  kullanırken özellikle de tırmanırken  binbir  güçlük çekiyorlardı.  Onlar  için sanki zulümdü.   Böyle  olunca da suçu  devlete yükleyip  çıkıyorlardı. Böyle  kişilerin gözünde  devletle  zulüm sanki  eşleşiyordu.

     İşte   böyle bir  durumda  yeni gelen  Kaymakamımız olayı  fark etmiş olacak ki  şimdilerde   Kaymakamlık binasına   asansör  yapılıyor. Ne güzel. Artık sakat,  hasta,  yaşlı insanlarımız  bu  zulümden kurtulacaklar. Çünkü bu devlet  hepimizin devleti. Devlet  hizmetini çok rahat  alabilecekler.  Durumu anlayıp  çözen,  çözmeye çalışanlara  başta  Sayın Kaymakamımıza  Çan halkı  adına buradan  teşekkür  ederim. Hep  böyle  iyi şeyler  olsun  isteriz. İnsanlar  iyi şeylere  layıktır. Tebrikler.

   

     Bu   olay beni  sevindirirken hala eski  alışkanlık mı desem,  hoyratlık mı  desem, kasıt mı  desem hiç  hoş  olmayan olaylar da  duyuyoruz.  Vatandaşı isyan  ettiren,  çileden çıkaran, insanlığından utanır  noktalara  getiren uygulamalara  ne  gerek var  demek  istiyorum.

   Önce  19-20 yıl önceki  bir  olayı anlatayım.  Sonra bir ay  önceki olayı  anlatacağım. Sanki  kopya çekilmiş gibi  birbirlerine   çok benziyorlar.  Anlatan  aynı kişi.

    Hocam,  sizin buraya  her  gelişimde yıllar  önce ehliyet  almaya  çalışırken uğradığım  bir  haksızlık hatırıma  geliyor. Anlatayım da  gülme ama. İlçemizdeki kursun birisinde  kayıtlıyım. Mevsim  yaz, hava  sıcak mı  sıcak. Otobüse  bir  kaç kursiyer  doluştuk.  Direksiyon uygulama eğitimi  yapıyoruz.  Çevre  yolunda  dolaştık,  ben çalıştım,  başka  birisi çalışıyor. O ara çarşı  içine  girdik. Fatih   Camisi yanına  geldik.  Eğitim otobüsü  arıza  yaptı. Ben de çalışmamı  bitirdiğim için kapıdan  aşağıya  atlayıverdim.

    —Sıcakta  otobüsün içinde  pişip  durmayayım, dedim. Koşarak  karşıya geçiverdim.  Askerden  yeni gelmişim. Saçlarım  bile  kısa sayılır.  Az  ilerde polis ekip  otosu  geçiyormuş.  Beni  görünce hızla  gelip  yanımda durdular,  yakaladıkları  gibi polis otosunun  içine  atıverdiler. Birisi de  yanıma oturdu. Kimliğimi  sordu. -- Yanımda  yok, dedim. Başladılar sorgulamaya.—Neden yok, niçin  yanında  taşımıyorsun, biz  senin kim  olduğunu  nerden bilelim,  hırsız mısın, uğursuz musun?  Bir  sürü soru.  Hava  da sıcak mı  sıcak. Ben  korkudan terledikçe  terliyorum.  --Camı açalım, dedim.---Olmaz dediler. Yeni işe  başladığım , bugün  hala da devam  ettiğim  işyerimi söyledim, patronumun  adını  verdim. Kabul  etmediler. Bekle  bakalım bekle.  Arabanın  içi  cehennem  sıcağı.

     O  arada karakoldan  yeni elemanlar  geldi.  Ellerinde birçok  resim.  Bana bakıyorlar,  resimlere  bakıyorlar. Bak  saçlarını  şöyle yana  tarasan aynen  şu sabıkalıya  benziyorsun  diyorlar. Amirim,  ben ilçemizin şu  köyündenim.  Babamın adı  şu, Annemin adı  bu ,  işyerim  şurası beş  dakikada  gidip gelelim, muhtara soralım, İşyerime  soralım.  Ben sabıkalı biri değilim,  yanlışlık  yapıyorsunuz desem de   o  zamanlar şimdiki  gibi  cep telefonları da  yok. Beni  iki saat kadar  araba  içinde o  sıcakta  beklettiler. Canım  çıktı valla.  Neden  kimliğim yanımda  değilmiş.

      Daha  sonra karakola  götürüp patronumu  aradılar.  Olay çözüldü. Suçsuzluğuma inandılar  ama  bir daha  sakın  ola ki kimliksiz  sokağa  çıkmayasın dediler de  saldılar.  O gün, bu gün  kimliğimi  daima yanımda  taşıyorum.  Affedersiniz tuvalete  giderken  bile yanımda   tutmaya  çalışıyorum O  bana  iyi bir  ders  oldu. Ehliyetten  başladık nerelere  geldik. Şimdi de  sana geçen  haftalarda bizim  köyde  yaşanan  bir  olayı anlatayım da  yine  gülme ama. 20 yıl  içinde  bir şey  değişmiş mi  sen karar ver.

    Bizim  köyde koyunları  olan  Y….. ile  beraber  aynı işyerinde  çalışıyoruz.  Bundan yaklaşık  bir  sene önce  bizim  işyerinin karşısında geceleyin bir araç  kaza  yapıp şarampole  uçuyor. O gece  bizim  arkadaş gece  nöbetçisi.  Kaza yerine en  son  gidiyor. Tutanaklara  görgü tanığı  olarak  adını yazıyorlar.  Olay  mahkemeye aksediyor. Bir iki  defa  duruşma oluyor. Arkadaşım  Y..  hiçbir duruşmaya  gidemiyor.  Çünkü herhangibir  çağrı,  celp vb. olmuyor. Yani  mahkemeden  bile haberi  yok.  Geçen sabah  saat  08.00 sıralarında  kolluk  güçleri köye  geliyor.  Arkadaşımız Y…yi  evde  arıyor. Koyun  sayasında  olduğunu öğrenip  doğru  sayaya varıyorlar.  Hiç  sorgu sual  bile  etmeden, eski  püskü  elbiseler içinde  derdes  edip arabaya  atıyorlar.  Köyün içinden  geçerek  doğru mahkemeye   getiriyorlar.  Elbiselerini değiştirmeye, ailesine  haber  vermeye bile  fırsat  vermiyorlar. Ne  için  götürdüklerini dahi  açıklamıyorlar.  Köylüler tedirgin,  korkuyla  karışık bakarlarken;

    --- Kimbilir ne  yamuğu  vardır diyerek de  kıs  kıs sanki  gülüyorlar. Derler ya  düşenin dostu  olmazmış  diye.  Sabahın sekizinde,  derdes,  hem de koyun sayasından  alınan  bizim   mahkemeye  geldiğinde saat  11.00 da  duruşmaya çıkınca  anlıyor ki  bir sene  önce  geceleyin işyerinin  karşısında olmuş  kaza  için bu azaplara  sokulmuş.

      İfadesini veriyor..  --Geceydi. Ben  işyerinde  tek başımaydım.  Olay  yerine  en  son  gittim. Nasıl  oldu,  neden oldu,  hiç  haberim yok.  Görgü  tanığı olduğuma  dair  bir ihbarname de  bana  ulaşmadı. Olay hakkında, kaza  hakkında bir şey  bilmiyorum . Bu ifadeden  sonra serbest  bırakılıyor. Ama  arkadaşımız Y.. . nin  köyde  düştüğü durumu  hayal  edebiliyor musun? İşte  böyle be  hocam.  Kocamaaaan birer  aaahhh  çektik. Batı cephesinde  değişen bir  şey yok  diyelim,  bitirelim. Doğu  cephesini  bilmiyoruz be  gardaş.  İNSANLAR İYİ  ŞEYLERE  LAYIKTIR. Hep  iyi  şeyler olsun  inşallah.

Aşınız  katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.

Sevgiyle dolun, sevgiyle kalın.

YORUMLAR

  • 0 Yorum