Yıllardan beri bu binada işi olanların içinde yaşlısı var, hastası var, sakatı var. Vatandaş küçücük bir iş için bile olsa buraya geldiğinde bu merdivenleri kullanırken özellikle de tırmanırken binbir güçlük çekiyorlardı. Onlar için sanki zulümdü. Böyle olunca da suçu devlete yükleyip çıkıyorlardı. Böyle kişilerin gözünde devletle zulüm sanki eşleşiyordu.
İşte böyle bir durumda yeni gelen Kaymakamımız olayı fark etmiş olacak ki şimdilerde Kaymakamlık binasına asansör yapılıyor. Ne güzel. Artık sakat, hasta, yaşlı insanlarımız bu zulümden kurtulacaklar. Çünkü bu devlet hepimizin devleti. Devlet hizmetini çok rahat alabilecekler. Durumu anlayıp çözen, çözmeye çalışanlara başta Sayın Kaymakamımıza Çan halkı adına buradan teşekkür ederim. Hep böyle iyi şeyler olsun isteriz. İnsanlar iyi şeylere layıktır. Tebrikler.
Bu olay beni sevindirirken hala eski alışkanlık mı desem, hoyratlık mı desem, kasıt mı desem hiç hoş olmayan olaylar da duyuyoruz. Vatandaşı isyan ettiren, çileden çıkaran, insanlığından utanır noktalara getiren uygulamalara ne gerek var demek istiyorum.
Önce 19-20 yıl önceki bir olayı anlatayım. Sonra bir ay önceki olayı anlatacağım. Sanki kopya çekilmiş gibi birbirlerine çok benziyorlar. Anlatan aynı kişi.
Hocam, sizin buraya her gelişimde yıllar önce ehliyet almaya çalışırken uğradığım bir haksızlık hatırıma geliyor. Anlatayım da gülme ama. İlçemizdeki kursun birisinde kayıtlıyım. Mevsim yaz, hava sıcak mı sıcak. Otobüse bir kaç kursiyer doluştuk. Direksiyon uygulama eğitimi yapıyoruz. Çevre yolunda dolaştık, ben çalıştım, başka birisi çalışıyor. O ara çarşı içine girdik. Fatih Camisi yanına geldik. Eğitim otobüsü arıza yaptı. Ben de çalışmamı bitirdiğim için kapıdan aşağıya atlayıverdim.
Sıcakta otobüsün içinde pişip durmayayım, dedim. Koşarak karşıya geçiverdim. Askerden yeni gelmişim. Saçlarım bile kısa sayılır. Az ilerde polis ekip otosu geçiyormuş. Beni görünce hızla gelip yanımda durdular, yakaladıkları gibi polis otosunun içine atıverdiler. Birisi de yanıma oturdu. Kimliğimi sordu. -- Yanımda yok, dedim. Başladılar sorgulamaya.Neden yok, niçin yanında taşımıyorsun, biz senin kim olduğunu nerden bilelim, hırsız mısın, uğursuz musun? Bir sürü soru. Hava da sıcak mı sıcak. Ben korkudan terledikçe terliyorum. --Camı açalım, dedim.---Olmaz dediler. Yeni işe başladığım , bugün hala da devam ettiğim işyerimi söyledim, patronumun adını verdim. Kabul etmediler. Bekle bakalım bekle. Arabanın içi cehennem sıcağı.
O arada karakoldan yeni elemanlar geldi. Ellerinde birçok resim. Bana bakıyorlar, resimlere bakıyorlar. Bak saçlarını şöyle yana tarasan aynen şu sabıkalıya benziyorsun diyorlar. Amirim, ben ilçemizin şu köyündenim. Babamın adı şu, Annemin adı bu , işyerim şurası beş dakikada gidip gelelim, muhtara soralım, İşyerime soralım. Ben sabıkalı biri değilim, yanlışlık yapıyorsunuz desem de o zamanlar şimdiki gibi cep telefonları da yok. Beni iki saat kadar araba içinde o sıcakta beklettiler. Canım çıktı valla. Neden kimliğim yanımda değilmiş.
Daha sonra karakola götürüp patronumu aradılar. Olay çözüldü. Suçsuzluğuma inandılar ama bir daha sakın ola ki kimliksiz sokağa çıkmayasın dediler de saldılar. O gün, bu gün kimliğimi daima yanımda taşıyorum. Affedersiniz tuvalete giderken bile yanımda tutmaya çalışıyorum O bana iyi bir ders oldu. Ehliyetten başladık nerelere geldik. Şimdi de sana geçen haftalarda bizim köyde yaşanan bir olayı anlatayım da yine gülme ama. 20 yıl içinde bir şey değişmiş mi sen karar ver.
Bizim köyde koyunları olan Y .. ile beraber aynı işyerinde çalışıyoruz. Bundan yaklaşık bir sene önce bizim işyerinin karşısında geceleyin bir araç kaza yapıp şarampole uçuyor. O gece bizim arkadaş gece nöbetçisi. Kaza yerine en son gidiyor. Tutanaklara görgü tanığı olarak adını yazıyorlar. Olay mahkemeye aksediyor. Bir iki defa duruşma oluyor. Arkadaşım Y.. hiçbir duruşmaya gidemiyor. Çünkü herhangibir çağrı, celp vb. olmuyor. Yani mahkemeden bile haberi yok. Geçen sabah saat 08.00 sıralarında kolluk güçleri köye geliyor. Arkadaşımız Y yi evde arıyor. Koyun sayasında olduğunu öğrenip doğru sayaya varıyorlar. Hiç sorgu sual bile etmeden, eski püskü elbiseler içinde derdes edip arabaya atıyorlar. Köyün içinden geçerek doğru mahkemeye getiriyorlar. Elbiselerini değiştirmeye, ailesine haber vermeye bile fırsat vermiyorlar. Ne için götürdüklerini dahi açıklamıyorlar. Köylüler tedirgin, korkuyla karışık bakarlarken;
--- Kimbilir ne yamuğu vardır diyerek de kıs kıs sanki gülüyorlar. Derler ya düşenin dostu olmazmış diye. Sabahın sekizinde, derdes, hem de koyun sayasından alınan bizim Y mahkemeye geldiğinde saat 11.00 da duruşmaya çıkınca anlıyor ki bir sene önce geceleyin işyerinin karşısında olmuş kaza için bu azaplara sokulmuş.
İfadesini veriyor.. --Geceydi. Ben işyerinde tek başımaydım. Olay yerine en son gittim. Nasıl oldu, neden oldu, hiç haberim yok. Görgü tanığı olduğuma dair bir ihbarname de bana ulaşmadı. Olay hakkında, kaza hakkında bir şey bilmiyorum . Bu ifadeden sonra serbest bırakılıyor. Ama arkadaşımız Y.. . nin köyde düştüğü durumu hayal edebiliyor musun? İşte böyle be hocam. Kocamaaaan birer aaahhh çektik. Batı cephesinde değişen bir şey yok diyelim, bitirelim. Doğu cephesini bilmiyoruz be gardaş. İNSANLAR İYİ ŞEYLERE LAYIKTIR. Hep iyi şeyler olsun inşallah.
Aşınız katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.
Sevgiyle dolun, sevgiyle kalın.
YORUMLAR