Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


Özgür Düşünce Ayrıcalığı

03 Nisan 2018 - 13:38

"Farklılık Zenginliktir" ve Farkı Farketmek" adlı birbiri ardına yazdığım iki yazıdan dolayı çok sayıda eleştiri aldım. Hem olumlu, hem olumsuz eleştiriler.. Eleştirilerden mutlu oldum. En azından yazılarımın dikkatle okunduğunu, beyin ve düşünce süzgecinden geçirildiğini görmek, fikirlerimin paylaşılmasının veya paylaşılmamasının nedenlerini öğrenmek beni sevindirdi. Eleştirilerin çok farklı siyasi kesimlerden gelmesi artık toplumun kavga, siyasi çekişme ve kamplaşma yerine farklılıkları da bünyesinde barındıran ortak genel kabullerde bütünleşme arzusunu belirtmesi açısından memnuniyet vericiydi.
Araştırma,düşünme, yorumlama, çalışma, üretme ve paylaşma yerine hazır fikir kalıplarına sığınma, fikir köleleri olma yanlışını tercih toplumumuzun ve insanımızın en belirgin hastalıklarından belki de ilkidir. İnsan, elbette kendi sosyal, ekonomik, kültürel değerlerine uygun düşünce ve siyasi oluşumlara katılacaktır. Bunun mücadelesini de verecektir. Bu en tabii hakkıdır. Ama sadece kendisini ve kendi düşüncelerini tek ve mutlak merkez gibi görme, herkesin de bunu kabul etmesini bekleme hatta zorlama yanlışına asla düşülmemelidir.
En büyük temel çelişkilerimizden birisi de, muhakkak her siyasi düşüncenin ve yapılanmanın özgür düşünceye asla izin vermeyen, farklılığı ve gelişmeyi reddeden, mutlak itaat isteyen örgütlenme biçimidir. İnsanı ve insani değerleri, toplumu ve toplumsal değerleri merkez almayan, insan ve toplumla birlikte düşünme, üretme ve paylaşma geleneğini geliştiremeyen siyasi yapılanmalar kökleşmeden ve kurumsallaşmadan çok kısa bir sürede demode olup gidiyor. Bu tespit ülkemizin acı bir gerçeğidir ve mutlaka değişmelidir. İnsanımızın bugün düşünceden kaçışının, kolay ve günlük uğraşlara sığınışının ardında şimdiye kadar uygulanan siyasi tekelleşmenin yarattığı tahakkümün izlerini görmek mümkündür.
Toplumun ortak değerlerinden ve genel kabullerinden sadece birini merkez alarak tekelleştirme, onu siyasi surlarla çevirerek toplumdan koparma, daha sonra amblem ve sloganlarla dayatma ortak değerlerimize sadece zarar veriyor, onları sığlaştırıyor. " Milliyetçilik ülkücülerin, demokratikleşme solun, inanç ise İslami kesimin tekelinde kaldı" diye belirtmiştim geçen yazımda. Oysa milletini sevme, ona hizmet etme, daha fazla demokratikleşme, daha fazla kişisel hak ve hürriyetler, inançlarını istediği gibi yaşama hakkı belli siyasi düşüncelerin veya örgütlenmelerin elinde birbirine karşı kullanılacak silah değil, ortak mücadele alanları olmalı. Milletini sevmenin, milli kültüre sahip çıkmanın, ırkçılık; demokratik isteklerin, kişisel hak ve hürriyetlerinin sınırlarını genişletme taleplerinin vatan hainliği; inançlarını özgürce yaşamanın yobazlıkla, irtica ile yan yana değerlendirme yanlışlarıyla birbirimize sadece acılar üreteceğimizi ve gelişmenin önünde bütün bu gerekliliklerin birer engel olarak çıkarılacağını kavramamız gerekiyor.
"Ey Oğul ! İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın" diyor Şeyh Edabalı. Evet, önce insanın mutluluğu, özgür düşüncesi ve çabalarının topluma serbestçe katılması gerekiyor. Devlet için ölmek değil, yaşamak ve yaşatmak, insana tebaa değil, vatandaş olarak bakabilme ve davranabilme felsefesine yaklaşabildiğimiz ölçüde gelişebileceğimizi artık hepimiz kavramalıyız.
Özgür düşünce ve düşündüklerini paylaşma ayrıcalığı herkesin mutluluğu olmalı.


YORUMLAR

  • 0 Yorum